T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 18 MAYIS 2006 PERŞEMBE | ||
|
|
Dün, Danıştay 2. Dairesi üyelerine yapılan silahlı saldırı ile doruğa çıkan gelişmeler karşısında söylenebilecek tek cümle var: Biz bu filmi daha önce görmüştük... Sahnelenen film, kare kare çözümlenirse dünkü saldırının bir önceki karede gösterildiği zaten belli oluyor. Seçilen mekan, kameranın açısı ve efektler bir sonraki sahnede dramatik bir olayın yaşanacağı, film seyretmekten çok 'film okumak'tan anlayanlara için bir 'gösteren' anlamı taşıdığı belliydi. Bir filmde 'göstergeler'in doğru okunmasını sağlamak için tutarlı bir senaryo, sağlam kurgu ve dilin geliştirilmesi gerekiyor. Ancak sahneye konan bu oyunun sofistike bir içerik sahibi olması bir yana her taraftan melodram akan bir Yeşilçam filmini aratmadığını söylemeye ne hacet. "Bu film''in takdir edilmesi gereken tek özelliği yapımda emeği geçenlerin yılların verdiği alışkanlık ve el becerisiyle bazı pratikler kazanmanın avantajını iyi kullanmalarından ibaret. Baş rol oyuncusundan figüranlara kadar tüm kadronun defalarca tekrarlayarak edindiği pratik ve sahne dekorunun alışılmış mekan unsurları ve renk seçiminin yerli yerince oturması filmin zanaat boyutunu zenginleştiriyor. Hatta göstergeler o kadar yerli yerinde kurgulanmıştır ki, gözünüzü kapatarak sadece seslendirmeye kulak kabartarak seyrettiğiniz bu filmin nasıl sonuçlanacağını kestirebilirsiniz. Yine de istenmeyen ama kaçınılmaz görünen 'bu son' sizi ürpertir, korkutur, dehşete düşürür. Gözünüzü bir an kapatın ve seslendirmeyi dinleyin, bir sonraki sahnede olacaklar sizi korkuya düşürmeye yetecektir. Devlet ve milletin karşı karşıya olduğu tehlikeyi malum ses tonu ve bildik kelime haznesiyle filmi daha dramatik hale getiren ses yankılandıkça olanları görmek istemeseniz bile bu film sizin beyninizin kıvrımlarına nüfuz eder ve zaten ne olacağını adeta ezberlediğiniz öykünün sonunu dehşetle beklersiniz... Önce CHP rejim sorununu dillendirmeye başladı... Gittikçe yükselen ve gerilen bir ses tonuyla malum tehlikenin rejim sorunu haline geldiğinden toplumsal çatışmadan dem vurması boşuna değil. Hala çıkıp çıkmadığı bile belli olmayan ama ismi ve ideolojik söylemiyle sembolik anlam taşıyan bir gazetenin bombalanması bir tür açılış sahnesi gibiydi. Seyirci yılların verdiği alışkanlığın bezginliği ile ilgilenmedi bu sahneyle; ama bir sonraki karede daha ses getirici biçimde yeni bombalar patladı... Bu kadar da olmaz dedirten bir bildik filmdi işte... CHP memleketin, rejimin nasıl büyük tehlike içinde olduğunu dillendirme misyonunu sürdürüyor; ayakta kalan tek uyarıcı o sanki... Daha önce seyrettiğimiz filmlerden yönetmenin ne kadar acımasız olabileceği hafızalarımızda hala canlı duruyordu. Gazetecilerin kurşunlandığı eski senaryoları göz önüne getirince adı rejimle özdeşleşmiş bir gazeteye can acıtmayan bir bomba atmanın yeterli etkiyi yapmayacak olması bir sonraki kareyi kaygı ile beklemeye zorladı ister istemez. Ve nihayet yönetmen filmde şiddet sarmalını ne kadar arttırabileceğini gösteren bir sahneyi perdeye aksettirmekte gecikmedi. Danıştay 2. Dairesi üyelerine yapılan saldırı karşısında CHP'nin uyarıları seyircinin kulağında çınlamaya devam ediyor: Tüm bunlar türban kışkırtması yüzünden oldu. Seyirci tüm dikkatini büyük endişe ile sahneye verecektir bu sahneden itibaren. Çünkü çok iyi biliyor ki bundan sonra olacaklar kendi hayatını etkileyebilir. Yönetmen yılların verdiği deneyimle şiddet sahnesi çekmekte ne kadar ustalaşmış olduğunu kimsenin gözünün yaşına bakmadan gerçekleştirecektir. Değil mi ki benzerlerini defalarca seyretmenize rağmen yeni bir seyir için bilet almaktan üşenmediniz. Bundan sonraki adımda, seyrettiklerinizin korku filmi olmaktan çıkıp hayatınıza girecek bir kabusa dönüşme ihtimali çok yüksektir; bunu biliyorsunuz ve ama yine de kaçınılmaz biçimde seyrettiklerinizin büyüsüne kapılmaktan kendinizi alıkoyamıyorsunuz. CHP'nin uyarıları "big brother" algısına dönüşüyor ve hayatınıza nüfuz ederek sizi kuşatıyor. Birilerinin ayak sesini duymak için artık hazır hale getirildiğinizin işareti... İşte, yıllar önce; 'sahip olduğu gücün aldığı oyla sınırlı olmadığı'nı söyleyen Deniz Baykal'ın sırrı bu uyarıcı misyonunda mı saklı dersiniz?
|
![]()
| ||||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |