T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 18 MAYIS 2006 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mehmet ŞEKER

Menfur saldırının ardından

Danıştay üyelerine dün sabah yapılan silahlı saldırı gündeme bomba gibi düştü. Televizyonlar saatlerce canlı yayınla olayı takip ettiler.

İlk andan itibaren "olay mahalli" Danıştay'a ve hastaneye akın edenlerin, makamında basın toplantısı düzenleyip saldırı üzerine konuşanların yaptıkları açıklamalar, birbiriyle çelişki içindeydi.

Doğaldır.

Çünkü sıcağı sıcağına yapılan açıklamalar, bilgiye bulguya değil, sadece sezgiye dayanır.

Ve konuşan kişinin bakış açısına göre değişir yorumlar.

Kimin sezgisinin isabetli olduğunu bilemeyiz.

Organize edilmiş bir provokasyon mu, örgütlü bir eylem mi, bireysel bir iş mi, cinnet mi söz konusu, infial mi?

Hangisi?

Nereden bilebiliriz ki?

Elde yeterli bilgi ve bulgu yokken saldırının niteliğini bilemeyeceğimiz gibi, sebebini de sağlıklı biçimde tayin edemeyiz.

Edemeyiz ama bunu ben biliyorum da konuşan siyasetçiler, yargı mensupları bilmiyor nedense.

* * *

Saldırgan yakalanmış, sorguya alınmış.

Ne söylediğinden kimsenin haberi yok.

İfadesinden dışarıya sızan bir cümle var; saldırıyı bir gün önce yapmak istemiş, yapamamış.

Bir de saldırı sırasında nasıl bağırdığı hakkında yapılan açıklama var.

Ama o da iki türlü.

Birinin dediğine göre "Biz Osmanlı'nın torunuyuz" diye bağırmış.

Başkasının dediğine göre "Allah'ın askeri" olduğunu söylemiş.

Orası da net değil.

Bu sözlerden herhangi biri doğruysa, solcu olmadığı sonucuna varılabilir.

Yakalanan saldırganın avukat oluşunu da "üzüntü verici" bulanlar var.

Mühendis olsaydı daha mı az üzücü olurdu?

* * *

Baykal, siyasete kan bulaştığını söyledi.

Ülkenin nereye sürüklendiğini düşünmek gerektiğine vurgu yaptı.

Siyasi cinayetler döneminin başlamasından endişe ettiğini dile getirdi.

Siyasete kan bulaşması yeni değildir.

Daha önce pek çok siyasi cinayet işlenmiştir.

Fakat dile getirilen bu endişeler haksız yahut yersiz olarak değerlendirilemez.

* * *

Yargı mensuplarına yapılan bu saldırı çok çirkin, ülke huzurunu bozucu niteliktedir ama şu günlerde yapılan öyle açıklamalar var ki, bundan daha az kötü sayılmaz.

Tahmin edin bakalım hangi açıklamalardan bahsediyorum?

"1960 ve 1980 darbelerinin birkaç ay öncesinde seçime gidilmiş olsaydı, darbelere gerek kalmazdı" deniyor.

Kimin söylediğini açıklamaya gerek yok.

Adamın biri demiş işte.

Tabii, devamında savunma içeren açıklaması var.

"Darbe istiyor değilim."

Ne güzel.

Acaba isteseydin nasıl konuşacaktın?

* * *

Danıştay'a yapılan saldırı organizedir veya değildir orasını bilemem ama, önümüzdeki aylarda benzer olayların artacağını tahmin etmek için, ne müneccim olmaya gerek vardır, ne de siyaset yorumcusu olmaya.

Çocuklar bile bu tahminleri yürütür.

Bombalar patlayabilir, trenler raydan çıkabilir, faili meçhul cinayetlerle karşılaşabiliriz.

Bunları söylemek de felaket tellallığına girmez.

Nerede öleceğimizi bilemesek de nerede yaşadığımızı bilelim.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi