Ana Sayfa
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Aktüel
Spor
Yazarlar
Televizyon
Sağlık
Yurt Haberler
Son Dakika
657'liler Ailesi
Ankara'da Şafak
Bilişim
Çalışanın Sesi
Diziler
Düşünce Gündemi
İzdüşüm
Kültür-Sanat
Röportaj
Sinema
Yemek
Zamanda Yolculuk
Bize Yazın
Abone Formu
Temsilcilikler
Reklam
Künye
Arşiv

Yeni Şafak'ta Ara

	Haldun DOMAÇ hdomac@yenisafak.com.tr

Başkan Aziz Yıldırım'ın görevi bırakması konusunda fazla söze gerek var mı bilmiyorum. Yeni Şafak'ın "100 üstü bıraktı" başlığı sanıyorum üç kelime ile bu konuda yazılacak sayfalar dolusu yazının çöpe atılmasına neden olacak türdendi.

Şimdi yönetim açısından yaşanacak süreci bir kenara bırakıp, geçelim 100. yılına hazırlanan Fenerbahçe'nin teknik açıdan neler yapması gerektiğine. Bence Daum'un gitmesi veya gönderilmesi geç verilmiş bir karar. Başkan Aziz Yıldırım geçen sezon başında gazetecilere inat uğruna Daum'u tutmayıp, yerine kurduğu bu kadroyu daha iyi idare edecek ve bu oyunculardan bir takım oluşturacak kariyerli bir hoca getirseydi, bugün ne kendisini görevden ayrılacak, ne de Fenerbahçe şampiyonluğu kaçıracaktı.

Ancak olan oldu bir kere, hayat devam ediyor ve Fenerbahçe'nin en azından Türk Futboluna katkı açısından yeni sezona daha güçlü bir şekilde hazırlanması gerekiyor. Bunun için bir durum tespiti yapmak gerek. Fenerbahçe geçen sezon hangi mevkilerde sıkıntı yaşadı?

Ortak kanaat, sağ ve sol savunma oyuncuları, iyi bir stoper ve çok yönlü bir forvet oyuncusu eksikliği ilk akla gelenlerdi. Sağ açık oynayacak bir oyuncu da gerekli görüldü.

Peki Fenerbahçe kimlerin peşinde? Sol Campbell, Morientes, Yıldıray Baştürk.

Bunlardan Campbell bir açığı kapar. Ancak Yıldıray Baştürk alınırsa Alex'le nasıl oynayacak sorusuna yanıt aranmalı. Keza, Morientes ile Anelka'nın durumu gibi.

Mesela bu transferler yapıldığında savunmanın sağında yine Serkan, Deniz Barış veya Önder'den biri mi oynayacak? Başarılı bir sezon geçirmesine karşın Ümit Özat solda görevlendirilip, sürekli yıpratılmaya devam mı edilecek? Mehmet Yozgatlı olmazsa Anelka'dan bir sağ açık oluşturma çabası içine mi girilecek?

Fenerbahçe'nin çok ciddi bir transfer politikası oluşturup buna göre transfer yapması lazım. Bunun için de ilk hamle teknik adam seçiminde olmalı. Doğru adımlar atılmazsa, 100. yıl da büyük bir hüsran yaşanması kaçınılmaz olur.

Tigana ve beklentiler

Geçen sezona ve alınan Türkiye Kupası'na bakarak Tigana hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verecek değilim. Çünkü bardağın dolu tarafında bir kupa var ama boş tarafında Beşiktaş'ın ligi liderden tam 29 puan geride bitirmesi.

Ben yeni sezonda karar vereceğim Tigana hakkında. Ancak şunu hemen ilave edeyim, transfer dönemi Fransız hoca hakkında bazı olumlu ipuçları vermeye başladı.

Nasıl mı? Tigana'nın fizik kapasitesi olarak hiçbir zaman iyi duruma gelemeyen Sergen'le yollarını ayırması, Ahmed Hassan gibi yine dirençsiz ve disiplinsiz bir oyuncuya yol vermesi, Trabzonspor'un takasta önerdiği Yattara'yı devamlılığının olmaması nedeniyle istememesi, İbrahim Akın'a takım oyununa uyum için uyarıda bulunması, Nobre gibi savaşçı bir takım oyuncusu transfer ettirmesi bence Tigana'nın hanesine yazılan olumlu notlar. Tüm bu parçaları birleştirdiğimde Fransız hocanın yeni sezonda koşan, savaşan, enerjik ve disiplinli bir takım yaratma çabasında olacağını anlıyoruz. Tigana'nın şimdiye kadar ki düşünce ve uygulamalarında tek hatası Baki Mercimek gibi görünüyor. Dilerim onda da ben yanılırım.

Soğutma çalışmaları

"Değiştim" dediğinde gerçekten umutlanmıştım. Olayların üzerine kararlılıkla gidecek, eşit suçlara eşit cezalar verecek, kişisel ilişkileri değil, kuralları ön plana çıkaracak, her takıma her renge eşit mesafede duracak, bir Haluk Ulusoy hayal ediyordum. Son yaşananlar hayallerle gerçeklerin ayrı olduğunu bir kez daha ortaya koydu.

14 Mayıs'ta oynanmıştı Denizlispor-Fenerbahçe maçı. Dünya futbol tarihinde benzerinin olduğunu düşünmediğim, 16 dakika duraklamanın oynandığı maçın üzerinden tam 8 gün geçti. Dikkat edin, çıt çıkmıyor, yaprak kımıldamıyor.

Gazetelere yansıyan tek haber Federasyon Temsilcisi Haluk Çetin'in ve gözlemcinin ağır bir rapor hazırladığı. Hazırladı da ne oldu?

Denizlispor Kulübü Başkanı Ali İpek, "Kümede kalsak da, küme düşsek de öyle açıklamalar yapacağım ki yer yerinden oynayacak" dedi. Neydi o sözler ve iddialar.

Haluk Ulusoy, seçimlerde kendisini destekleyen Ali İpek'e; "Sen ne demek istiyorsun" dedi mi? Böylesine kafa karıştıran sözlerin sahibi İpek, ifadesinin alınması için Profesyonel Disiplin Kurulu'na sevk edildi de bizim haberimiz mi yok!

Anlaşılan Haluk Ulusoy'da değişen bir şey yok. Haydi; Ulusoy, federasyonu çoğu kez olduğu gibi "soğutma çalışmaları"na devam... Nasıl olsa bunlarda unutulur.

Hangisi gerçek!

Ortada barışçı, sağduyulu bir sevgi insanı mı var, yoksa öfkeli, kırıp-döken bir kişilik mi anlamakta zorluk çekiyorum. Adnan Polat, Ali Sami Yen'de önümüzdeki sezon oynanacak maçtan önce Fenerbahçeli yöneticileri yemekte ağırlamak istediklerini söylüyor. Futbolda barış için ne önemli bir adım değil mi?

Polat, Temmuz ayında Almanya'da oynanacak Süper Kupa maçı için Beşiktaş kulübüne çağrıda bulunarak, "Almanya'ya aynı uçakta gidelim" diyor. Sevgi çiçekleri serpiştiriyor Türk futbolunun üzerine. Tam, "işte aradığımız yönetici tipi" diyorum ama...

Aynı Polat, şampiyonluk kutlamalarının devam ettiği günlerde; "Hakem Cüneyt Çakır'ı istemiyoruz. Hiçbir maçımıza çıkamaz. Ona 8.8 veren gözlemciden de hesap soracağız" diyor. Şimdi sizin de kafanız karıştı değil mi? Adnan Polat sizce sevgi insanı mı, yoksa barışı, sağduyuyu işine geldiği gibi kullanan bir işkence uzmanı mı?

Bu arada, "Federasyonun bir görevlisinden hesap sormaya soyunan Adnan Polat'a, federasyon hesap sorar mı?" diye düşünenlere yanıt veriyorum; "Ne gerek var şimdi böyle sevimsiz işlerle Adnan Polat'ı üzmeye!"

Geri dön

Yazdır

Yukarı