T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 23 MAYIS 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mustafa KUTLU

Başkan ve İnsan

Süper lig, tarihinde görülmedik-beklenmedik bir netice ile noktalandı. Hemen herkes Fenerbahçe şampiyon olacak derken-bunu umarken, umulmadık bir şey oldu. Herkes şaşırdı.

Benim gözlemim Galatasaraylıların da bu şaşkınlığı yaşadığı yolundadır. O kadar ki ilk üç gün sokaklarda bayrak yoktu. Yani açıkcası böyle bir hazırlık yoktu.

İkinci beklenmedik gelişme Aziz Yıldırım'ın başkanlığı bırakması. Öyle ki bu istifa, Fener taraftarlarını şampiyonluğun kaybından daha fazla etkiledi.

Binlerce kişi "Başkan bizi bırakma" diye yürüyüş yaptı, kimi açlık grevi yapacağını açıkladı.

Yarışı kaybetmiş birinin ardından nedir bu gözyaşları, nedir bu sevgi seli. "Appiah golü atsaydı Başkan da ayrılmayacaktı, Daum da" deniyor. Acaba öyle mi?

Dıştan bakarsanız "öyledir" denebilir. Ama daha derine inmek lazım. Aziz Yıldırım Fenerbahçe için elbette ki, "duruşu, disiplini, icabında masaya yumruğu vurabileceği, istediği adamı alabileceği vb" gibi etkenler ile bir güç timsali idi.

Güç nedir, neye yarar? Güç öncelikle güvenliği sağlar. İnsanoğlu güvenlikte olmak için güçlünün yanında durur. Hele bu güç adaletle taçlanırsa o kişiyi unutulmaz kılar. Ben bu yazıyı yazdığım anda, Başkan'ın aile içi görüşme sonucu kesin olarak dönmeyeceği noktasında bulunuyorduk.

Dönebilir mi?

Dönebilir, çünkü bunu bir kez yaptı.

Dönebilir, çünkü Başkan o soğuk görüntüsünün ardında gayet duygusal bir kişilik taşıyor. Ona "perde arkasından başkanlık" yapmak yakışmaz.

O da bir insan. Ama bizim hissiyatımız lidere daima insanüstü bir rol biçer. Bu rolü üstlenemeyen o mevkide zor durur.

Fenerbahçe'nin çok hızlı hareket etmesi gerek. Önümüzde 100. Yıl var. Ve şu anda Başkan yok, hoca yok, neyin ne olacağı belli değil. Önümüzdeki sezonun şekillenmesi için önce Başkan'a, ardından hocaya ihtiyaç var. Hoca belirlendikten sonra, takımın sistemi ortaya konacak. Bu sisteme uygun isimler takımda kalacak, uymayanlar gidecek. Anelka gibi.

Bu hızlı hareket gerçekleşemez, oydu-buydu diye oyalanma dönemi başlarsa kaos olur. Kaos sonucu takımda bir hocalar ve transferler resmi geçidi başlar. Ki en istenmeyen durum budur.

Bir de F.Bahçe'nin Aziz Bey yüzünden sevilmeyen, düşmanlık toplayan bir takım olduğu söyleniyor ki; bu kısmen doğrudur. Bütün ülkelerin güçlü takımları, güçlü başkanları böyledir. Misal: Real Madrid İspanya'nın hem en çok sevilen, hem en çok nefret edilen takımıdır.

Fenerbahçe -veya Türkiye'de herhangi bir kurum- "kişilere bağlı" olamaz demeyin. Kişilere bağlıdır. Bu da bizim bir özelliğimiz.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi