T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 23 MAYIS 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mehmet OCAKTAN

'Rutin dışı'nın dayanılmaz yorgunluğu...

ŞARM EL ŞEYH- CEZAYİR
Ankara- Şarm el Şeyh- Cezayir hattında Başbakan Tayyip Erdoğan'ın sorularımıza verdiği cevaplardan, Dünya Ekonomik Forumu'nda yaptığı konuşmalardan çıkarak Türkiye'de son günlerde saldırılar üzerinden yürütülen "güç kavgası"na baktığımızda, aslında bütün bir ülkeyi yoran, enerjimizi tüketen ve de hiçbir reel karşılığı olmayan bir gündeme mahkum olduğumuzu görüyoruz.

Nedir bizi yıllardır bu 'kısır döngü'ye mahkum eden? İlla bir iktidarı altetmek için, bedelini bütün bir toplumun ödeyeceği "rutin dışı" yollardan giderek, bütün bir topluma ağır bedeller ödetmek zorunda mıyız?

Oysa, demokratik toplumlarda işin kuralı bellidir, iktidarlar millete hesabı sandıkta verirler. İcraatlarının hesabını veremeyenler gider ve yenileri gelir. Demokrasilerde bu hep böyle olmuştur, bugüne kadar hiçbir hükümetin iktidara kazık çaktığı da görülmemiştir. Nitekim Başbakan Erdoğan, Dünya Ekonomik Forumu'nda Mısır Başbakanı Amhet Nazif onuruna verdiği öğle yemeğinde bu konuda, bir bakıma Ortadoğu yönetimlerini de ima eden bir üslupla ilginç mesajlar verdi: "Artık katılımcı demokrasinin yaygınlaşmaya başladığını görüyoruz. Ama daha atmamız gereken adımlar var. Nasıl olsa bir gün biz de gideceğiz. Neden korkuyoruz ki, ayrıca biz buralara çakılı değiliz."

İşte bu yüzden, Türkiye'de sahneye konan oyunun adını doğru koymak lazım. Bu bir "güç oyunu" ve rejimle falan da alakası yoktur. Bu konuda en doğru tanımı da Başbakan Erdoğan yaptı. Şarm El Şeyh yolunda uçakta saldırının hedefi ve amaçlarıyla ilgili sorulara verdiği cevapta, "Bu bir güç kavgasıdır. Olay sadece iktidara yöneliktir, olayın rejimle alakası yoktur" diyerek, bir bakıma son aylarda iktidara karşı başlatılan 'kuşatma'nın da beslendiği kaynaklara işaret etmiş oldu.

Nitekim, Kocatepe'deki cenaze törenindeki fotoğraf, rejimi koruyan bir görüntüyü değil, hükümeti hedef alan bir görüntüyü yansıtıyordu. Çünkü burada, devletin bakanları saldırıya uğramış, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine 'hakaret' sloganları atılmıştı. Başbakan Erdoğan'ın da belirttiği gibi, Kocatepe'deki tören için 'legal ve illegal örgütler çağrılar yapmışlardı.' Sonuçta, özellikle illegal örgütler törende sergiledikleri tavırla bir bakıma saldırganların ekmeğine yağ sürmüş oldular.

Artık hepimiz biliyoruz ki, bu saldırılar Türkiye'nin cumhuriyet ve demokrasi hedeflerini zaafa uğratmayı, hatta yok etmeyi amaçlamaktadır. Bunun da en kestirme yolu, toplumdaki 'kutuplaşma'yı azdırmaktan geçmektedir. Bu çerçeveden baktığımızda ne yazık ki, Ankara'daki üzücü görüntülerin, Türkiye'nin 'birlik' ve 'bütünlüğü' üstüne karanlık planlar yapanların işini kolaylaştırdığını söylememiz gerekiyor.

Türkiye'ye dışarıdan baktığınızda, doğrusu çok dramatik bir tablo ile karşı karşıya olduğumuzu sanki daha net görüyorsunuz. Mesela Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün açıklaması. Bu nasıl bir şeydir ki, bir Genelkurmay Başkanı, kendisinin de katıldığı cenaze töreninde, bağlı bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin bakanlarına saldırıda bulunuluyor ve Sayın Genelkurmay Başkanı Kocatepe'de yaşanan tepki görüntülerinin her gün tekrarlanması temennisinde bulunuyor.

Şimdi, bu temenniden ne anlamamız gerekiyor, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin bakanlarına saldırının her gün tekrarlanmasını mı? Genelkurmay Başkanı'nın temennisi, elbette bu değildir. Ancak, Başbakan Erdoğan'ın da söylediği gibi, Genelkurmay Başkanı Özkök'ün bu açıklaması 'şık' olmamıştır.

Doğrusu, Türkiye'nin bütün dünyada yıldızının parlamaya başladığı bir dönemde, yeniden eski alışkanlıklarımıza geri dönmek, kısacası kendi ayağımıza kurşun sıkmak üzere icat ettiğimiz "Laik-antilaik" labirentine mahkum olmak, bu ülke adına ne büyük bir talihsizlik...

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi