T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 23 MAYIS 2006 SALI | ||
|
|
Tabii ki öncesi de var ama, özellikle Cumhuriyet Gazetesi'ne el bombası atılması ve Danıştay saldırısından bu yana, olan bitenlere bakıp aşırı derecede rahatsızlık duyanlar, tepkilerini şöyle dile getiriyorlar: "Biz bu filmi görmüştük." Aynı filmi tekrar görmek istemediklerini belirtiyorlar, ısrarla. İyi de, film aynı olsa bile aktörler farklı. Yönetmen de değişmiş, yapım ekibi de. Yetmez mi? Dünya sinema tarihini bir tarayın, bazı önemli filmlerin değişik tarihlerde defalarca çekildiğine şahit olursunuz. Dünyada o şekilde yapılıyorsa, bizde niye yapılmasın?
Tarih, "tekerrürden ibaret" değilse bile, tekerrürsüz de olmuyor demek ki. Bugün yaşadığımız olaylar, önemli veya önemsiz şekilde derecelendirilerek yarın tarihe geçecek. Olayların hangi dizilimle gerçekleştiğini, önce hangi tür olayların yaşandığını ve sonra hangi gelişmelerin görüldüğünü/görüleceğini az buçuk ilgilenenler dahi biliyor. Satranç tahtasında önce piyonlar hareket eder. Tercihlere dayalı olarak işleyişe göre oyun ilerler. En son hamlede şah devrilir ve oyun biter. Kurallar her oyuncu için aynı olmasına rağmen, acemilerin usta oyuncu karşısında şansı yoktur.
17 Ağustos Marmara depreminden sonra, deprem uzmanlarının sıkça söyledikleri "Depremle birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz" sözünü hemen hatırlayacaksınız. Kulaklarımızda öylesine yer etti ki ne zaman ufak bir sallantı olsa, değerli profesörlerimizin o cümlesini hatırlıyoruz. Son günlerde ülkenin değişik bölgelerinde hafif depremler görüldü. Çorum'un Laçin ilçesinde üç deprem oldu. 3.4, 3.7 ve 3.2 büyüklüğünde. Sinop'ta 4.6, Afyon'da 3.7, Hakkâri'de 3.8 ve Bitlis Hizan'da 4.8. Ülkemiz fay hatlarının üzerinde bulunuyor çünkü. Ve bu yüzden, depremle birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz diyenler haklıdır.
Başka fay hatları da var memleketimizde. Adını "siyasi faylar" olarak koymak mümkün. O fayların harekete geçmesi halinde, kimi zaman ekonomik kriz görülür, kimi zaman terör. Tabii sözün burasında iç dinamikler ile dış dinamikler konusunun açılması gerekir ama fakir lakırdıyı uzatmaktan çekinmektedir. Gerilim, bunalım, faili meçhul, suikast, sabotaj, çete, mete... Bunlar sıkça duyulmaya başlandığında, bilin ki sonunda düdük çalacaktır. Bir de bünyemizin düdük sesini duymaya alışmışlığı, adeta tiryakiliği söz konusudur elbette.
Geçenlerde bir mail geldi. Açtım baktım, darbe sathı maili. Şayet darbe sathı mailine girdiğimizi söyleyenler haklıysa (ki bazıları darbe oldu bitti haberiniz yok diyor) geçmiş olsun; yapacak bir şey yok demektir. Fakat söyleyecek bir şeyler olmalı. Kendi payıma şunu söyleyebilirim: Depremle birlikte yaşamayı öğrenmek zorunda olduğumuz gibi, darbeyle de birlikte yaşamayı öğrenmek zorundayız. Fayların yerini belediye meclisi kararıyla değiştiremeyeceğimize göre...
|
![]()
| ||||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |