T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 25 MAYIS 2006 PERŞEMBE | ||
|
|
Piyasalardaki hareketlilik belli aralıklarla yapılan düzeltmelere ve rahatlamalara karşın hâlâ sürüyor. Sürmesi de gayet tabii. Zira dalgalanmaların tetikçisi olan uluslararası sermaye hareketleri durulmuş değil. Bugün itibariyle dünya piyasalarında Mayıs başındaki iyimserlik yok. Tüm dünya borsalarının düşüşe geçtiği, enerji ve hammadde piyasalarında Mayıs başında ulaşılan zirvenin ardından ciddi düşüşlerin yaşandığı Pazartesi günü, iki hafta önce başlayan tedirginliğin zirveye taşındığı andı. O gün Asya pazarlarında başlayan hızlı düşüş, Türkiye'ye ve Avrupa'ya, oradan da ABD ve Latin Amerika'ya sıçradı. Hindistan borsasında işlemler geçici olarak durduruldu, New York metal borsasında bakır tepetaklak oldu. Türkiye'de Salı günü bir miktar düzelen borsa ve döviz kurları, Çarşamba günü karasızlığını sürdürdü. Aynı kararsızlık, uluslararası piyasalarda da devam etti. Asya'da hafif bir toparlanmaya rağmen Avrupa'da düşüşler devam etti, kimi meta borsalarında fiyatlar tutunurken sözgelimi petrolde bir miktar aşağı kayma yaşandı. Analistlerin ortak görüşü, bu dalgalanmanın bir müddet daha devam edeceği, ancak bundan sonra sürecin daha lokalize olacağı, yani her piyasanın ayrı tepkiler vermeye başlayacağı şeklinde. Nihayetinde, son yıllarda artan küresel likiditenin şişirdiği tüm piyasalardaki balon böylece alınmış olduğu için piyasalar bir müddet sonra daha temel dinamiklere cevap veriyor olacak. Ancak iki sorun sürecin normalleşmesini geciktirebilir. Her şeyden önce çözülen likidite, makro dengeleri bozuyor ve başta ABD'deki FED olmak üzere tüm merkez bankalarını zor bir durumda bırakıyor. İkinci sorun ise tedirginliğe başta sebep olan uluslararası dengesizliklerin kısa vadede çözülemeyecek kadar derin. ABD'nin muazzam boyutlara ulaşan çifte açıkları, küresel büyümedeki muhtemel bir gerileme ile birleşirse dengeler ve beklentiler daha da kötüleşebilir. Şu aşamada Türkiye ne yapmalı? Şu gözlemimizin altını çizmek gerek: Dalgalanmanın boyutu ve iç siyasetteki gerginliğe rağmen piyasalarda bir panik havası yok. Özellikle reel kesim için yaşanan süreç, menfi yönlerinden ziyade müspet yönleriyle ifade ediliyor. Bu çok önemli; zira ekonomiye olan güvenin sarsılmamış olduğunu görüyoruz. Ekonomi politikaları açısından neler yapılabilir? Açıkçası, şu ana dek yapılanlardan daha fazla bir şeyin yapılmaması gerekiyor. Şu aşamada Merkez Bankası döviz satacak olursa bu döviz doğrudan yurtdışına çıkacak ve Merkez Bankası'nın henüz nereye gideceği belli olmayan uluslararası konjonktür karşısındaki direncini zayıflatacaktır. Mevcut şartlar altında yabancıların çeşitli TL varlıklardan çıkarak döviz almaları, dövizi değerlendirmekte, varlık fiyatlarını aşağıya çekmekte ve faizleri yükseltmektedir. Bu süreç, bir taraftan çıkışı zorlaştırırken, diğer taraftan da muhtemel bir enflasyon üzerinde baskı oluşturmaktadır. Tüm dünyada benzer bir dalganın yaşandığı bir ortamda dalgaya karşı yüzmek değil, dalga üzerinde sörf yapmak gerekir. İleride bu büyük dalganın lokalize olması halinde oluşabilecek iç ve dış dengesizliklere karşı, sözgelimi içeride döviz tevdiatına yöneliş başlaması halinde rezervleri kullanmak daha etkili olacaktır. Her halükarda önümüzdeki yıl, ekonomi politikalarında daha sıkı bir tavrın takınılması gerektiği ortadadır. Zaten ekonomi yönetimi de bunun sinyallerini vermiştir.
|
![]()
| ||||||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |