T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 31 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
|
Türkiye, AB sürecinde gelişen demokratik yapılanmadan fikir ve ifade özgürlüğü anlamında da önemli kazanımları elde ettikçe, seçkinlerin şaşkınlığının yol açtığı huzur bozucu girişimler belirginleşmeye başladı. Bu hususu, gazetemiz yazarlarının yazılarında oldukça doyurucu felsefi içerikle ve kuşkuları açımlayıcı bir ciddiyetle işlediklerini okuyucularımız kabul edeceklerdir. Bilhassa Prof. Dr. Hayrettin KARAMAN hocanın Danıştay Olayı'nın ertesi günü yazdığı yazı, oldukça anlamlı tespitler içeriyor. Bu yazıyı ve diğer yazarların fikirlerini burada değerlendirecek değilim. Büyük Birlik Partisi'nin kamuoyuna yansıttığı oligarşik yapıya yönelik fikirler de oldukça aydınlatıcı. "Elitlerin iktidarı, halkın iktidarına karşı" başlığıyla sunulan Dengir Mir Mehmet FIRAT röportajı gibi fikir açımlamaları (Bugün Gazetesi, 29.05.2006, s.12) da gösteriyor ki, artık "elitlerin dümeni" halktan gizlenemiyor. Bu da gösteriyor ki, elitlerin dümenini İbn-i Haldun'un keçisi yiyecek. Kanımca devlet, toplumların oluşturduğu ve tüm bireyleri kapsayıp kuşatan bir siyasal, sosyal ve iktisadi örgütlenmedir. Sosyolojide, Anayasa Hukukunda ve siyaset biliminde çeşitli tanımları yapılsa da bu durumda bir değişme olmamaktadır. Sadece demokratik yapıyla devletin yapı, konum ve donanımında, bazı olumsuz tavırların olumlu sosyal dönüşümlerle nicelik ve nitelik değiştirdiği gözlemlenmektedir. Ancak demokratik tavırların etkileşimiyle yaşama imkânı bulan olumlu yöndeki nicelik ve nitelik değişikliğine değinmeden önce, İbn-i Haldun'un devletin ihtiyarlık çağına ilişkin görüşlerinden bir paragrafa kısaca göz atalım. "Bil ki, devletin ihtiyarlık çağına girdiğinin alametlerinden birincisi, devletin bölünmesidir. Bunun sebebi şudur: Devlet güçlenip, refah ve zenginlikte son haddine ulaştıktan ve devlet başkanı iktidarı tek başına ele aldıktan sonra, başkalarının iktidara ortak olmasını engellemek ister. Bunun için - kendi makamına aday olacağından şüphelendiği yakınlarını ortadan kaldırmak gibi - iktidarını kaybetmemek ve paylaşmamak için gerekli gördüğü tedbirleri alır." (İbn-i Haldun, Mukaddime, Yeni Şafak Kültür Armağanı, C.1, s.387) Burada devletin ihtiyarlaması hakkında çok önemli bir vurgu dikkati çekmektedir: "Başkalarının iktidara ortak olmasını engellemek". Bütün mesele, bu olumsuz girdaba düşmemek. Siyasal sistem, demokratik oluşum dışına çıkmadığı veya çeteleşme benzeri bozucu etkileşimleri aşabildiği sürece, hükümdara dayanan iktidar yapısından çok farklı bir donanım içerecektir. Farklı asabiyetleri seçimden seçime iktidara taşıma mekanizması olan siyasal partiler sistemi sayesinde sağlıklı iktidar değişikliği yapısı kuran demokratik sistem, devlette ihtiyarlamanın biricik çaresidir. Bunu İbn-i Haldun'un siyaset teorisi açısından böyle görmek gereklidir. Çünkü demokratik sistemi iyi işleten devletlerde, sosyolojik süreç içerisinde, zorlamasız yasal uyum içerisinde, yapılan seçimlerden seçime gençleşen devlet yapısı oluşturmak mümkün olmaktadır. Türkiye, seçimle değişen CHP, DP, AP, ANAP vb iktidarları ve yine seçimle değişecek AK Parti iktidarıyla ihtiyarlamanın panzehirini oluşturabilmiş, yapılan siyasi darbelerle ise yeniden ihtiyarlama belirtileri göstermiştir. Hele demokratik oluşumların önünü kesen çeteleşme-mafyalaşma süreçlerinin olumsuz dönüştürme basınçlarına toplumsal itibar kazandırma gayretleriyle yaşanan kayıp yılları geri almak mümkün olmamıştır. Olumsuzluğu tekrarlamak isteyenler, artık doğruluğa yönelik silkinişe çekilmelidirler. Bunu yapmazlarsa ülkemiz bundan zarar görecektir. Artık yeni kayıp yıllar yaşamak, yeni kıymetler kaybetmek, hele hele demokratik yapılar dışında özgürlüklerin sınırlandığı ortamlarda hiç yaşamak istemiyoruz. Eğer demokrasi, "elitlerin dümeni"ni bozamazsa gibi bir ihtimali düşünmek bile istemiyorum. Filozoflarımız, mütefekkirlerimiz, bu olumsuzluğu yok edecek fikirleri üretecek güçtedirler. İşte bu nedenle ümidimiz var. İbni Haldun'un keçisinin ölmesine rızamız yoktur ve olamaz da. Bütün bireylerimizdeki toplumsal bilinç, demokratik kazanımlarımızı korumaya yetecektir. Bu yapıyı hiçbir olumsuzluğun sarsmasına izin vermemeliyiz. Her bireyin ve kurumun görevi bu. Çünkü demokrasi olmadan ne sağlıklı bir ekonomi ne de kuvvetli bir siyasal yapı kurmak mümkün. Bunun için, "demokrasi"den asla vazgeçemeyiz. Kanımca İBN-İ HALDUN'UN KEÇİSİ ormanı değil, zararlıları yiyecek.
|
![]()
| ||||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |