T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 4 NİSAN 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Davut DURSUN

Syriana ve Ortadoğu'nun demokratikleşmesi...

Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) küresel planda anti-demokratik rejimlere karşı bir mücadele yürüttüğü ve Batı dışı ülkelerde demokrasinin yerleşip işlerlik kazanması için ciddi bir çaba içerisinde olduğu yetkililerce her fırsatta dile getiriliyor. Türkiye'nin de bulunduğu Ortadoğu bölgesinin, genelde ise İslam dünyasının, demokrasi dışı rejimlerden kurtarılarak demokrasinin tesis edilmesi için 2004 yılından bu yana Büyük Ortadoğu Projesi adıyla anılan bir projenin peşinde olduğu biliniyor.

Tam adı Ortadoğu İçin Büyük İnisiyatif (Greater Middle East Initiative) olan söz konusu projenin temel amacı bölgede demokrasilerin kurulması, İsrail'in güvenliğinin garanti altına alınması, radikal İslamcı hareketlerin denetlenmesi ve bölge ülkelerinin Batı dünyasıyla bütünleştirilmesi şeklinde özetlenebilir.

Ortadaki temel soru şu: ABD ve Batı dünyası gerçekten Ortadoğu ülkelerinin demokratikleşmesini istemekte midirler? Bölgenin demokratikleşmesi Batı dünyasının menfaatine olacak bir gelişme mi olacaktır?

Bu soruların pekçok platformda yüksek sesle dile getirildiğine şahit olmaktayız. Özellikle de yaşanan gelişmelere bakınca sorular daha da anlamlı hale gelmektedir.

Bu sorular üzerinde yeniden düşünmemi sağlayan bugünlerde Türkiye'de gösterimde olan Amerikan yapımı Stephan Gaghan yönetiminde sahneye konulan Syriana adlı sinema filmi oldu. Filmi görenlerin benim gibi bu soruları yeniden kendilerine sorduklarını ve cevaplar aradıklarını biliyorum.

Neticede bu bir sinema filmidir ve bir kurgunun, bir kurmaca tasarımın ürünüdür. Bu nedenle filmi gerçekmiş gibi değerlendirmek elbette zor. Uluslararası ilişkilerde kurmaca tahayyüllerin değil gerçeklerin önemi var. Ne var ki burada gördüğümüz sahnelerin, kurgu ve kurmaca gerçekliklerin bir zihin ve düşünme formunun ürünü olduğunu da unutmamak gerekiyor.

Syriana'nın konusu ABD'li firmaların Basra Körfezi'nde petrol konusunda döndürdükleri dolaplar ve bu çerçevedeki gelişmelerdir. Filmde en önemli sahne bana göre olayların geçtiği Ortadoğu şeyhliğinde hayatın sonuna merdiven dayamış kralın kendisinin yerine veliaht ataması ve bu konuda Amerikalıların tercihleridir.

Kralın iki oğlu vardır. Biri Batı'da iyi eğitim almış, ülkesini demokratikleştirmeyi, temsil sistemi kurmayı, kadınları sosyal ve siyasal hayata katmayı, petrol gelirlerini ülkenin kalkınması için temel alt yapı yatırımlarına yöneltmeyi ve ileride tükenecek petrol gelirlerinin yerine yeni gelir imkanları oluşturmayı düşünen; diğeri ise Amerikalılara ve petrol kartellerine kendisini kaptırmış, gününü gün eden, eğlenmeyi seven, yönetme kabiliyeti bulunmayan kişi.

Ortadoğu'yu demokratikleştirmek için çeşitli projeler peşinde koşan ABD'nin bu iki kişiden hangisine destek vermesi beklenir? Elbette ki birincisine değil mi? Ama öyle olmuyor ve Amerikalıların baskısı ile kral ikinci oğlunu, yani ülkesinin geleceği için ciddi hiçbir projesi olmayan küçük oğlunu veliaht ilan eder. Çünkü Amerikalılar böyle isterler!..

Elbette bunun bir sinema filmi olduğunu unutmamak gerekiyor. Ancak bu filmin yapım tarihinin çok yeni olduğunu hatırlatmak isterim. Amerikan yönetiminin yürüttüğü Ortadoğu'nun demokratikleştirilmesi projesine kendi vatandaşlarını inandırabilmiş olsaydı en azından bu filmde tercihini ülkesini demokratikleştirmek, modernleştirmek ve kalkındırmak olan kişiden yana bir tercih yapması gerekmez miydi?

Irak'taki seçimler sonunda Şiilerin çoğunluğu elde etmeleri ve kurulacak yeni hükümette etkili hale gelmeleri dolayısıyla ABD Irak'ın geleceğini bir tepsi içinde İran'a sunmaktadır anlamında eleştiriler yapılmış ve demokratikleşmenin ABD aleyhine olduğu yüksek sesle telaffuz edilmeye başlanmıştır.

Şimdi cevaplanması gereken soru şu: ABD ve Batı Ortadoğu'nun demokratikleşmesini istiyor gözüküp anti-demokratik rejimlere destek mi veriyor? Ne dersiniz tartışmaya değer bir soru değil mi? Sizce hangisi?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi