|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 4 NİSAN 2006 SALI | ||
|
|
Bütün toplumların başının belası olan terör, ne yazık ki son yıllarda 'küresel sistem'in de siyasi bir argümanı haline gelmiş bulunuyor. Hepimiz biliyoruz ki bizatihi terör, masum insanları katlediyor, ülkelerin ekonomilerini tahrip ediyor, toplumsal barışı yerle bir ediyor. Yıllardır Türkiye'nin de başına büyük belalar açan, ekonomik ve toplumsal kaynaklarını yiyip bitiren terörü, iki ayrı bakış açısıyla değerlendirmek gerekiyor. 1- Öncelikle terör yakıp yıkıyor, cana ve mala kastediyor. Yani, sonuçları itibariyle "insanlık düşmanı" bir oluşum. Bundan kimsenin kuşkusu yok. 2- Terör, birileri adına siyasi, ekonomik, hatta diplomatik sonuçlar üretiyor. Terörden nemalananları da iki kategoride değerlendirmek gerekiyor. 1- Kimi ülkeler, terörü vesile kılarak, ülkeleri işgal edip katliamlar yapıyor ve o ülkelerin kaynaklarını yağmalıyor. Afganistan ve Irak işgalinde olduğu gibi... 2- Yine 'emperyal hedefleri' olan bazı ülkeler, değişik ülkelerdeki 'terör grupları' eliyle, siyasi iktidarları, toplumları kendi çıkarları adına 'terbiye etme' ve 'hizaya getirme'yi deneyebiliyorlar. Yasemin Çongar'ın Milliyet'teki dünkü yazısında, "Bush yönetiminin AKP hükümetine giderek daha az güvenmesi ne anlama geliyor? Washington'da birileri, AKP'den kurtulmanın yolunu ABD'de arayan birtakım Türklerin umduğunu yapıp düğmeye mi basacak?" şeklindeki hayali ve biraz da kafa karıştırıcı sorularını görünce, ister istemez, son günlerde kıpırdayan 'terör'le ilintilendirmeden edemedim. Böyle "kritik zamanlar"da Washington'daki kaynakları aracılığı ile kafa karıştırmayı iyi beceren Çongar'ın sorularından neyi anlamalıyız? Güneydoğu'da yer yer denenmeye çalışılan "kalkışmalar"ın arkasında siyasi iktidara karşı "küresel mesajlar"ın olduğunu mu söylemek istiyor? Geçmişte olduğu gibi, elbette bugün de bazı güçlerin terör üzerinden hesaplar yapması kuvvetle muhtemeldir. Hatta, ülke içindeki bazı 'azınlık gruplar'ın terörden "rant" elde etme hesabı içinde olabileceklerini düşünmek bile mümkün... Doğrusu, kimin ne hesabı varsa bilmeli ki, Türkiye 'demokratikleşme rotası'ndan asla geri dönmeyecektir. Artık Türk toplumu biliyor ki, birilerinin taşeronluğunu yapan PKK, demokrasiyi ve özgürlükleri boğmak ve "antidemokrasi"nin yolunu açmak için terör yapıyor. Çünkü, terör örgütünün toplumda oluşturmaya çalıştığı umutsuzluk, en çok demokrasi karşıtlarının işine yarıyor. Aynı şekilde, zaman zaman, "Demokratikleşme yasaları ve Avrupa Birliği yüzünden ipin ucu kaçtı. Terör azdı, asker gelsin halletsin..." söylemlerini dillendirenlerin en güçlü argümanı da terör örgütünün eylemleri olmaktadır. Bu bir kısır döngüdür ve kesinlikle terörün alternatifi 'antidemokrasi' değildir, olamaz da... Çok iyi biliyoruz ki, PKK sıkıyönetim dönemlerinde kurulmuştur, 12 Eylül döneminde palazlanıp gelişmiştir. Elbette ki, nihai olarak 'terörle mücadele'nin tek yöntemi askeri mücadeledir. Ama mücadele, tamamen demokratik hukuk devleti içinde yürütülmelidir. Çünkü 'otoriter' yaklaşımlar, sonuç itibariyle terörün ekmeğine yağ sürecektir. Dünyadaki örnekler göstermiştir ki, 'militer' yaklaşımlar 'etnik milliyetçiliği' azdırmaktan başka bir işe yaramamaktadır. Ayrıca bilmek gerekiyor ki, AB sürecindeki Türkiye'nin yakaladığı siyasi ve ekonomik istikrar, terörle mücadele için de en elverişli ortamdır.
|
![]()
![]()
| |||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |