|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 4 NİSAN 2006 SALI | ||
|
|
Yok devenin pabucu! Yukarıdaki hayret cümlesi, Paris'te, ünlü filozoflarının uğrağı olan Les Deux Magot adlı kafede oturmuş İngiliz Sunday Times gazetesini mütalaa ederken çıktı ağzımdan... Daha neler! Bugünleri de mi görecektik! Sanıyorum, gazeteye ve benim okuduğum habere göz atma fırsatı bulan Fransızlar da aynı türden tepkiler vermiş, hiç değilse "Zute alors" demişlerdir... Konu şu: Julia Hobsbawn adlı bir bayan halkla ilişkiler uzmanı Editorial Intelligence (EI) adıyla bir firma kurmuş... Firma, iş dünyası ile medyanın krem tabakasını biraraya getirmeyi amaçlıyormuş... Kurucusunun "Benim bilgi kulübüm" diye övdüğü firma, iş dünyasının devleri sayılan Vodafone gibi şirketler ile devlete ait Emniyet Genel Müdürlüğü, PTT gibi kurumları köşe yazarlarının ilgi alanına çekmeyi hedefliyormuş... Firmanın broşüründe, "Köşe yazarları bugünün gazetecilik devleridir; politikaların belirlenmesi ve kamuoyunun yoğrulmasında muazzam etkisi olan insanlardır" deniyormuş... Buradan çıkan sonuç şu: "Madem köşe yazarları önemli ve madem bu önemli adamlar dev şirketlerin ilgi alanına giren konulara kendiliğinden ilgi duymuyorlar, bu durumda onların ilgisini parayla çekelim..."
Evet, yanlış okumadınız: EI firması, kendisini paraca destekleyen dev kuruluşlardan köşe yazarlarına kaynak aktarımı yapmak üzere kurulmuş... Öyle çok yüklü olması gerekmiyor aktarılan paranın... EI şirketinin danışma kurulunda yer almayı kabul eden köşe yazarları ve televizyon programcılarına yıllık bin sterlin (yaklaşık 2,5 milyar TL) ödeniyormuş... Ayrıca, katıldıkları her basın etkinliği için de hesaplarına 200 sterlin (500 milyon TL) yatıyormuş... Hani bizde eski Marksistler sonradan reklâmcı oldular, para pul işlerinden iyi anlar hale geldiler ya, EI firmasının kurucusu Julia Hobsbawn'un geçmişi de ona benziyor. Julia'nın babası Eric Hobsbawn kitapları Türkçeye de çevrilmiş en ünlü tarihçilerden; kendisinden ne zaman söz edilse isminin önüne 'Marksist tarihçi' sıfatı mutlaka konulan biri. Kızı önce ülkenin ilk 'halkla ilişkiler profesörü' olmuş; şimdilerde de 'ilk köşe yazarı avcısı' haline dönüşmüş... "Gazeteciliğin günümüzdeki devleri" diye kendilerinden söz edilen köşe yazarları, yayın yönetmenleri, program sunucuları birkaç yüz sterline tenezzül ederler mi? Benim aklıma ilk üşüşen bu soru oldu. Tenezzül etmişler, biliyor musunuz? BBC'de sabah programı sunan biri, birkaç yayın yönetmeni, epey köşe yazarı EI firmasının danışma kurulunda yer almayı kabul etmiş.. Bugüne kadar birkaç medya etkinliği olmuş, ona da katılmış bazı 'dev gazeteciler'... Bir ara, yazar dostlarımdan birine, son yıllarda ismi daha fazla duyulmaya başlayan bir aracı kurumun yöneticileri musallat olmuşlardı. Yanlarına yabancı konuk alıp randevulu geliyor, dostuma güncel konularda sorular yöneltiyorlardı. İkinci ziyaretten sonra, aracı kurum yöneticisi dostumu aramış, "Bize verdiğiniz bilgiler çok yararlı, ilişkimizi sürekli hale getirmek istiyoruz" demiş...
Teklifi merak etmişsinizdir: "Bize ayırdığınız vakit altın değerinde, ama biz bir saatinize 2500 dolar ödeyeceğiz..." Julia Hobsbawn'dan daha cömert bizimkiler. Dostum, "Ne parası ya, bir daha ne siz gelin, ne de yabancıları gönderin" deyince, teklifi yapan kişi çok şaşırmış. "Ama" demiş genç adam, "Yanıbaşınızdaki odada oturan yazar dostunuz bizden bu parayı alıyor... Hatta, kendisine telefonla sorduğumuz sorular için bile para ödüyoruz..." Julia Hobsbawn bizde muhtemelen birden fazla aracı kurumun sürdürdüğü bir uygulamayı mı taklit ediyor yoksa? İngiliz yayın kuruluşları uygulamaya karşı çıkmışlar. BBC, EI danışma kurulunda görev almayı kabul etmiş mensuplarına "Ayrılın" ihtarını çekmiş... Guardian yazarı Polly Toynbee, "İngiliz gazeteciliği zaten demokratik dünyanın en kötüsüydü, bu yeni uygulama tüy dikti" demiş "Siz de katılır mısınız?" diye kendisine yaklaşanlara... Acaba, köşe yazarı dostuma yapılan teklifin benzerlerine muhatap olup da aktardığı görüşler karşılığı şirketlerden para alan 'gazeteci' bizde gerçekten var mıdır? Dostum, o zamanlar hemen yanı başındaki odada oturan öteki yazara, "Bu adamlar sana öyle yüksek paralar ödüyor mu sahiden?" diye soramadığını söyledi. Biraz da inanmak istemediğini çıkardım ben o tavrından... Türkiye'de 'medya etiği' konusunda uzmanlaşmış meslektaşlar, öğretim üyeleri, kuruluşlar ve internet siteleri var. Acaba İngiltere'de boy gösteren bu yeni uygulama hakkında onlar ne düşünür: Bizde de çalıştığı medya kuruluşları dışında herhangi bir yerden para alanlar olabilir mi? Oluyorsa bu doğal mı? Daha neler!..
|
![]()
![]()
| |||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |