T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 11 NİSAN 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Akif EMRE

'7/7 olayları'nı tekrar okumak

İngiltere'nin hafta sonu yayınlanan saygın gazetelerinden Observer'da yer alan bir güvenlik raporuna göre Londra'da gerçekleşen 52 kişinin ölümüyle sonuçlanan 7 Temmuz saldırılarının el-Kaide marifeti olmadığı ortaya çıkmış. Gazetenin yayınladığı ve birkaç hafta içinde de resmen açıklanacak olan rapora göre, 4 kafadar bir ekip oluşturmuş ve kendi kendilerine İngiltere'yi kana bulamak için harekete geçmişler. Bu haberden yola çıkarak, tüm bu eylemlerin provokasyon olduğu zaten belliydi demek bazılarını rahatlatacağı gibi bazıları için de komploculuk olarak yorumlanacaktır.

Her şeyden önce uluslararası düzeni yeniden şekillendiren büyük savaşları böyle basit, sembolik olaylar kıvılcımlandırsa da gerçekte, sistem içinde daha büyük bir çatışmanın yattığını birazcık dünya tarihi ile ilgilenenler bilir. Bu nedenle Bush'un 'masum terörle mücadele stratejisi' 11 Eylül'e indirgenemeyeceği gibi böyle bir olayın sembolize ettiği gerçekliği yok sayarak da büyük stratejinin yegane gerekçesini yok saymak da mümkün değil.

Son olaylardan yola çıkarak filmi geriye doğru okumaya çalışalım.

Kısaca 7/7 saldırıları olarak bilinen Londra'daki eylemlerin Amerika'nın müttefiki olan İngiltere'de savaşın ciddi biçimde sorgulanmaya başlandığı, savaşla ilgili önemli kararların arefesinde gerçekleşmiş olması o zaman da pek çok gözlemcinin dikkatini çekmişti. Yine İngiltere bağlantılı olarak, İstanbul'da gerçekleşen eylemlerin Bush'un işgal stratejisiyle alakalı olarak Londra'ya gelişine ve 1 milyondan fazla İngiliz vatandaşının protesto etmesine tesadüf ittiğini hatırlayalım..

11 Eylül'den sonra gerçekleşen en büyük saldırılardan biri olan 7/7 saldırılarının Amerikan işgal stratejisini tetikleyen el-Kaide'nini işi olması bir yana herhangi bir örgütlü ilişkisinin olmaması, sadece 4 kafadarın durup dururken böyle bir işe girişmesi... İstanbul eylemlerini yapanların itiraflarından da ortaya çıktığı gibi, saldırı beyni olan kişinin olaydan çok önce CİA'in eline geçtiği halde nedense saydırıların aksama olmaksızın gerçekleşmiş olması... Üstelik konsolosun ölümüyle sonuçlanan saldırının İngiliz kamuoyunun işgali sorgulamaya başladığı bir dönemde gerçekleşmesi... 11 Eylül'den 1 yıl kadar önce yayınlanan ve aralarında Bush yönetiminde etkin newconların da imzasının bulunduğu PINAC ( Project for New American Centry) raporunda, Amerikan ordusunun yeni bir Harbor'a ihtiyaç duyduğu açıkça ifade edilişi gibi satır araların okunarak en azından tüm bu yaşananların bize anlatıldığı gibi olmadığını söyleyebiliriz.

Irak işgalinden yıllar öncesinden petrolün nasıl paylaşılacağının hazırlanmış olması, BOP konusunda yapılan teorik çalışmaların soğuk savaş bitimiyle birlikte yoğunlaşmış olması, hatta akademik çevrelerde "İslam ve terör" konulu çalışmalara hangi tarihlerde yoğunlaştığı gibi gerçekleri göz ardı ederek yaşananları anlamlandırmak mümkün değil. Ancak hiçbir şey olmamış gibi patlayan bombaların tümüyle kurgusal olduğunu söylemek de olup biteni hafife almak, en azından Ortadoğu'nun işgaline götüren küresel stratejinin künhüne vakıf olmamak anlamına gelir.

Değişik vesilelerle yazdıklarımızı burada toparlayalım:

Amerikan yönetiminin Ortadoğu'da askeri işgale dayalı bir stratejisi zaten vardı ve bunu haklılaştıracak gerekçe arıyordu. Saddam'ın kitle imha silahlarına sahip olup olmadığının bugün için ne anlamı var?

Ancak, "küresel terörle mücadele" adına devam eden bir strateji hâlâ uygulamada ve dayandığı en büyük gerekçe de el-Kaide'nin merkezde olduğu, "Batı medeniyetini yok etmeyi amaçlayan terör şebekelerinin ve ruhunun İslam dünyasında barındığı" iddiası...

Önce şunu tespit edelim,: her provokatif eylem mutlaka onu besleyen psikolojik/ideolojik ortamı kullanarak, beslenerek realize edilir. İslam dünyasının Batı ile ilişkilerini tarihsel, ekonomik, siyasal ve kültürel balgamından kopararak tüm ümmeti rehin alacak biçimde tepki vermeye müsait bir el-Kaide mantığı olmasaydı manipüle edilemezdi. Demek ki çok marjinal de olsa manipülasyona açık yapı ümmeti rehin almaktadır.

Terörle küresel mücadele başlatan bir süper gücün bunu meşrulaştıracak figüranlar bulması, manipüle etmesi sıradan bir iştir. 'Terörle küresel mücadele' stratejisinin realize olabilmesi için bizzat terörün icat edilmesi gerekmektedir. Bunun için de Müslümanlar terörize edilerek bu imajın pekiştirilmesi en kestirme yoldur.

Bugün el-Kaide isimli bir örgütün gerçekte var olup olmadığının önemi yok.. Yürütülen psikolojik savaş için malzeme olacak kurbanlar istenildiği an bulunabileceği gibi bizzat kendi halkının bile buna kurban edilmesi derin stratejiler için hiç de yeni bir uygulama değildir. Tarih, büyük kapışmaların arka sokaklarında sahnelenen bu tür oyunlarla doludur.

Sonuçta Amerika'nın terörize edilmiş bir topluma ve kurbanlara; bizim de sahne arkasında olup bitenleri okuyacak bir bakışa ihtiyacımız var.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi