|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 11 NİSAN 2006 SALI | ||
|
|
Türk-Amerikan ilişkilerinin son zamanlarda aldığı biçimde tuhaflıklar çok belirgin. ABD'nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson atamndığı günden başlayarak hep alttan alan açıklamalarla kamuoyu karşısına çıkmıştı; geçen hafta bu tavrını bozdu ve Hamas ziyaretinin Washington'da hoş karşılanmadığını söyledi. Türkiye'den Washington'a giden Ak Parti heyeti de, American Enterprise Enstitute (AEI) çatısı altında toplanan Neo-Con takımı tarafından hesaba çekildi. Bunlar ikili ilişkilerde dikkat çekici yeni bir gelişmeye işaret ediyor. Diplomat dediğin temsil ettiği ülke ile görev yaptığı ülke arasında bir iyiniyet köprüsüdür aynı zamanda; politikacılar arayı bozsa da ilişkileri hep düzgün tutma çabasındadır diplomat. Ross Wilson'un, büyükelçi olarak bulunduğu ülkenin dış politika tercihlerini eleştirmesi bu yüzden hayra alâmet değil. Türkiye'nin başbakanından Washington'da saygısızca söz ediliş biçimi de, o sözlerin sarf edildiği mekân AEI gibi ne idüğü bellilerin toplaştığı bir yer olsa da, kabul edilebilir ölçüleri zorlayan bir durum. Acaba ikili ilişkilerde dikkat çekici bu yeni gelişmenin sebebi ne olabilir? Bazıları Washington'un yeni söylemini Türkiye'nin iç politikasıyla irtibatlama eğiliminde. Büyükelçi Wilson'un sözlerini ve AEI'de söylenenleri "Bush yönetiminin Ak Parti iktidarının ipini çektiği" biçiminde anlayan o kadar çok yorum çıktı ki... Bu yorumun Ak Parti içine dönük versiyonları da var. Hepsinin dediği özetle şu: Washington Türkiye'de yeni bir muhatap arayışında... Ne diyelim, arayışı bol olsun... Ancak, ABD, çıkara dayalı da olsa sonuç itibariyle serinkanlı hesaplar yapabilen bir ülke. Türkiye'ye yönelik, ya da bir siyasî kadroyu ve liderini hedef alan bir tavrın, özellikle ABD karşıtlığı zirvedeyken, dönüp kendisini vuracağını herhalde bilir ABD. Geçmişin 'ip kesme' olaylarına baktığımızda bugünkü manzaradan hayli farklı durumlar ve yöntemler görüyoruz. Türkiye'yi halkın bütününün arkasında saf tuttuğu, Venezuela-vâri bir 'düşman' çizgiye itmek istiyorsa Bush yönetimi, eyvallah, takınılan son tavır burada da öyle bir sonuç doğurur... Erken bir cevap vermek yerine konu üzerinde biraz daha kafa yormayı öneriyorum. Sebep şu olabilir mi: İran konusundaki niyet artık iyice ortada; yalnızca nükleer çalışmalarını beğenmediği için değil daha çok rejimini değiştirmeyi aklına koyduğu için, İran'a karşı bir askerî operasyon planlıyor Washington yönetimi. George W. Bush'un iç politik mülâhazalar yüzünden de buna ihtiyacı var. İran'ın yeni söylemi de Washington'un gerilimi tırmandırma taktiğine yarıyor zaten. New Yorker'un son sayısında Seymour Hersh'ün yazdığı ile Washington Post'ta dün çıkan değerlendirme hep aynı istikamete işaret ediyor: ABD İran'ı vuracak... Üzerinde durulmasında yarar olan nokta Bush'un İran'ı vurma planında Türkiye'ye biçilen roldür. Yazılar dikkatle okunduğunda savaş planlarında en merkezî rolün Türkiye'ye biçildiği hemen kendini ele veriyor. Irak'ta daha önce ortaya çıkan İran konusunda da doğru aslında: Türkiye'ye askerî açıdan ihtiyacı yok ABD'nin; ama tıpkı Irak'ta olduğu gibi -hatta bu defa daha da fazla-, Bush ve yanındakiler, İran operasyonunda Türkiye'yi yanlarında görmek istiyor... Büyükelçi Wilson'un sözlerini, Ak Parti heyetine Washington'da reva görülen muameleyi ve Bush'un her yaptığında keramet aramayı meslek edinmiş yazarların yorumlarını, Washington'un İran operasyonunda Türkiye'yi yanında görme arzusu ışığında değerlendirdiğinizde, konu sizce de kendiliğinden aydınlanıvermiyor mu? Türkiye bu oyuna gelir mi?
|
![]()
| ||||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |