|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 23 NİSAN 2006 PAZAR | ||
|
|
Hatırlıyorsunuzdur muhakkak: Adamın birisi kaldırıma yatırdığı karısına beş on dakika bir elindeki bıçağı saplamaktaydı. İşlek bir caddenin kaldırımında, yani herkesin arasında. Olayı izleyenler arasında birkaç tane de polis memuru vardı. Polisler arada bir adamın üzerine hamle yapacak oluyor, ama adamın "Öldürürüm haaa!" tehdidi karşısında geri çekiliyorlardı. Adamın "oyunu" iyi kavradığı anlaşılıyordu. Bu tehdidi savurduğu müddetçe polisin elini kıpırdatması mümkün değildi. Zavallı kadın, etrafta toplananların (polisler de dahil) gözleri önünde bir iki değil (o zaman yazıldığına göre) onlarca kere bıçaklanmıştı. Ama hayret; bu olayın ardından Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü'nün "Polisin eli yeni çıkan yasalarca sımsıkı bağlanmış, sokak ortasında karısını defalarca bıçaklayan adama bile müdahale edemiyoruz" benzeri bir açıklama yapmadı. Hatırlıyorsunuzdur muhakkak: Trabzon'da bildiri dağıtan üç genç şehir halkı tarafından basbayağı linç edilmek istenmişti. Gençlerin kurtulması tamamen şans işiydi. Saldırganlar polis arabasının üzerine çıkarak gençleri hemen oracıkta halletmeye azmetmişti. Polis galeyana gelmiş halkı yatıştırmaya çalışıyordu. Medyamızda olayı takip zayıf olduğundan, linç girişiminde bulunanlar hakkında polisin ve de ardından yargının nasıl bir işlem yaptığını öğrenemedik. Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü bu (ve benzer) olaylar sonrasında da "ellerinin bağlı olduğu yolunda" bir açıklama yapmadı. Hatırlıyorsunuzdur muhakkak: Sokakta, adliye sarayı önünde, adliye sarayı içinde, özetle aklınıza gelen her yerde ne zaman bir "hır" çıksa ve kafalar gözler yarılsa, polisin olaylara fevkalade sakin bir yaklaşım gösterdiğini hatırlıyorsunuzdur muhakkak. Sanırsınız ki bu ülkenin polis teşkilatı bu tür olaylarda bir tür "arabulucu"lukla görevlendirilmiştir. Bilmeyenler için kısa bir hatırlatma da yapayım: Diyelim ki sokakta birisinin saldırısına uğradınız ve karakola gittiniz. İfadeler filan alındıktan sonra konu savcıya intikal ediyor. Savcı da bu olayın "kamu davası" açmaya uygun olup olmadığına bakarak (tabii ki) dava açmıyor. Sonuç olarak siz kalıyorsunuz yaşadığınız olayla başbaşa. Ama yine de bir çıkış yolu var: Savcılığa başvurup "şahsen" şikayetçi oluyorsunuz. Ama hemen sevinmeyin, çünkü bu başvurunun kabulü yargıca bağlı. Yani demek istediğim şu: Bu memlekette -"terör" suçları da dahil olmak üzere- işlenen suçların önüne yeterince geçilememesinin nedeni olarak polisin "selahiyetleri"nin eksik olduğunu ileri sürmek (inanın!) bu memleket ahalisinin tamamını gülümsetecektir. Ama "vazifesi"ni eksik yaptığını -tabii ki- haklı olarak düşünebilirsiniz. Bu çerçevede (az biraz uzaklaşarak) şu gözlem ve kanaatimi de aktarmak isterim: Eskiden yoğ idi, ama bir müddettir var: Eskiden "Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü" sıfatını taşıyan bir görevlinin her hafta gazete ve ekranlarda karşımıza çıkıp bizi aydınlatmaya çalışması gibi bir âdet yoktu. Bugünlerde bu görevi yürüten İsmail Çalışkan'ın yaptığı gibi. Eskiden, memleketin aşayiş sorunlarını yeri geldiğinde ilgili bakan açıklardı. Bu aydınlatma faaliyetini -sizi bilmem ama- ben son derece sakıncalı buluyorum. Bakın mesela, Çalışkan, son basın toplantısında milleti "Terörle Mücadele Yasası"nda öngörülen değişiklikler hakkında aydınlattı. Üşenmeyip Çalışkan'ın biyografisine ulaştım. Bu polis müdürü de-artık hemen hepsi gibi- "Polis Akademisi" mezunu. Şimdi siz söyleyin: Bu formasyona sahip bir "memur"un çok tartışmalı bir tasarıyı halka açıklamaya çalışması uygun mudur? Yani özetle: Nerede o eski emniyet müdürleri! Dolayısıyla, bu işten bir an önce vazgeçilmeli ve emniyet teşkilatındaki önemli görevlere -eskiden olduğu gibi- hukuk ve siyasal bilimler öğretiminden geçmiş kişiler atanmalıdır. Hatırlayın: Eski zamanlarda İstanbul Emniyet Müdürü olarak seçilen kişiler Necdet Uğur gibi şahsiyetlerdi.
|
![]()
| ||||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |