T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 23 NİSAN 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Rasim ÖZDENÖREN

Hukukla oynamak

Bundan tam 42 yıl önce Türkçe'ye çevirdiğim George Orwell'ın Hayvan çiftliği adlı satirik romanı zaman zaman aklıma gelir ve oraya referansta bulunmak hoşuma gider.

Şu sıralarda Orwell'ın adı geçen romanı gündeme gelmek için bir fırsat daha yakaladı.

Okuyanlar bilir. Mr. Jones'un çiftliğindeki hayvanlar, domuzların liderliğinde çiftlik sahibine isyan ederek sahiplerini kovar, çiftliği ele geçirirler. İlk birkaç günlük düğün bayram havasından sonra, çiftlikte düzeni kurmak için hukukun lüzumu ortaya çıkar. Ve hayvanlar, insan sahipleri zamanında şikâyet ettikleri durumu telâfi edici ve kendilerini bir daha o duruma düşürmeyeceğini tasarladıkları bir hukuk düzeni geliştirirler. Ve 7 ilkeden ibaret olan yasalarını, çiftlikte herkesin görebileceği bir duvarın üstüne yazarlar.

Ancak zamanla bu ilkelerin tümü, çiftlik yönetimini elinde tutan domuzlar tarafından ihlâl edilir. Mesela "Hiçbir hayvanın yatakta uyumayacağına" ilişkin ilkeyi ihlâl eden domuzlar, foyaları bir şekilde ortaya çıkınca, durumu sözcüleri tarafından şöyle bir gerekçeyle açıklarlar: "Demek biz domuzların çiftlik evindeki yataklarda yattığımızı duydunuz yoldaşlar? Niçin olmasın? Yatak aleyhine bir karar alınmış olacağını elbet aklınıza getirmiyorsunuzdur. Yatak sadece içinde uyunan bir yer demektir. Ahırdaki saman yığını da aslında yataktır. Yasak, insanların icadı olan çarşaflar hakkındadır. Biz yatakların çarşaflarını kaldırdık. Battaniye ile yatıyoruz. Bu yataklar oldukça da rahat, fakat muhtaç olduğumuz istirahattan daha fazla bir şey değil."

Bir defasında da domuzlar alkol içerken yakalanır. Böylece: "Hiçbir hayvan alkol içmeyecektir." ilkesinin ihlâl edildiği ortaya çıkar. Ancak domuzlar durumu izah etmekte zorlanmaz. Domuzların sözcüsü hayvanların bu ilkeyi yanlış hatırladığını söyler ve gidip duvardaki yazıyı okumalarını ister. Yazı okununca, gerçekten de, böyle doğrudan bir yasak olmadığı anlaşılır. Kural meğer: "Hiçbir hayvan ifrat derecede alkol içemez" şeklindeymiş!

Çiftliğin önemli toplantılarında bütün hayvanlar bir araya gelir. Ancak domuzların hoşuna gitmeyecek teklifler ileri sürüldüğünde, domuzların ve çiftliğin lideri Napolyon'un özel biçimde eğittiği koyunlar: "Dört ayak iyi, iki ayak kötü" diye melemeye başlar. Öyle gürültü çıkartırlar ki, kimin ne söylediği anlaşılmaz hale gelir ve toplantı mecburen sona erdirilir.

Ancak bir gün koyunların, kendilerinden işitilmeye alışılmış olan melemelerini değiştirdikleri fark edilir. Hayvanlar merakla dışarıya çıktıklarında ne görsünler! Napolyon iki ayağının üstünde yürümüyor mu? Koyunlar da bu kez: "Dört ayak iyi, iki ayak daha iyi" diye Napolyon'a tezahürat ediyor!

Bazı hayvanlar her ne kadar: "İki ayakla yürüyen herkes düşmandır" şeklindeki birinci ilkeyi hatırladıklarını söylerlerse de, domuzlar böyle bir ilkenin bulunmadığını ileri sürer. Ve gidip duvarda yazılı kurallara baktıklarında, orada gerçekten de böyle bir ilkenin yazılı bulunmadığını görürler. Meğer hafızaları onları tümüyle yanıltıyormuş. Ve duvarda yazılı bir tek ilke varmış, o da: "Bütün hayvanlar eşittir, fakat bazıları diğerlerinden daha eşittir." şeklindeymiş.

O günden sonra zaten domuzların pençelerinde kamçı taşımaya başlaması da tuhaf karşılanmaz olur.

Hayvan Çiftliğinde yönetimi elinde tutan domuzlar için her şey serbestti, yeni emirler ve yasaklar koymakta da onlar serbest bulunuyordu. Yasaklar ise yalnızca öteki hayvanlar için geçerliydi: onlar için haklarını dermeyan edebilecekleri mahkemelere başvurmak bile yasaktı. Domuzlar, öteki hayvanları, kendilerine itaat etmedikleri takdirde Mr. Jones'un geri geleceğini söyleyerek korkutuyordu. "Mr. Jones, geri gelir ha!" dediler mi, akan sular dururdu. Mr. Jones tehdidi, çiftlik atmosferini esrarlı ve korkutucu bir bulut olarak kaplamış olan bu tehdit, domuzların bütün zulüm ve haksızlıklarını sineye çekmek için yeter görülüyordu.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi