T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 26 NİSAN 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
|
Fenerbahçe'nin Pazar günü Şükrü Saracoğlu'ndaki şahlanışı ligde dengeyi tekrar sağladı. Bu hafta Fenerbahçe'nin Trabzonspor'la, takip eden hafta Galatasaray'ın Beşiktaş'la oynayacağı maçları daha önemli ve değerli kıldı. Şimdi tartışmalar bu maçlarla ilgili olarak yapılacak...
Ne var ki Cumartesi günü sahneye konan "Fenerbahçe resitali" üzerine biraz daha konuşmayı hak ediyor. Açıkçası Cumartesi günü Saraçoğlu'daki Fenerbahçe, üstelik Galatasaray'a karşı Barcelona'dan aşağı kalmayan bir futbol sergiledi Türk futbolseveri böyle maçı, Fenerbahçe gibi bir takımı izleme imkanını yakaladığı için şanslıdır. Bir maçı izlerken bir futbolcunun ne yapacağını, ne yapması gerektiği kestirebilirsiniz. Doğru yerde doğru hareketi yapan futbolculardan kurulu bir takım iyi bir takımdır, bir de topsuz oyunu iyi oynuyor. sahayı iyi parselliyorsa... Örneğin Hasan ortalar, orta iyi yapılmışsa, Hakan doğru yerdeyse, rakip de çok sıkı değilse Galatasaray golü atar... Bir de sizi şaşırtan, tahmin etmediğinizi yapan adamlar ve takımlar vardır. Asıl keyif veren budur. Seri tek paslarla yaratıcı dörtgenler, üçgen kurarlar. Topuk paslarıyla rakipleri oyundan düşürürler. Beklenmedik hareketlerle rakibini bozar, ekarte eden, şaşırtan futbolcuları vardır. Pozisyonu o an düşünür, o an üretirler. Örneğin Ronaldinho topu ayağına aldığında ne yapacağını kestiremezsiniz. Bazen öyle hareketler yapar ki yüreğiniz hoplar... Bunlar yaratıcı üst düzey takımlar ve oyunculardır... Cumartesi günü sahada böyle bir Fenerbahçe vardı. Zaman zaman inanılmaz süratli, dağıtıcı, yaratıcı ve kendiliğinden teknik gösterileriyle, kombine ataklarla rakibini ezdi geçti... Elbet bunda Alex, Appiah, Tuncay ve Aurelio'nun kendi performanslarının sınırlarını zorlayan mükemmel oyunlarının payı var. İkinci devre bunlara dünya çapında başka bir yıldızın Anelka'nın neredeyse tam kapasiteyle eklenmesinin de payı var... Ama bunlar Fenerbahçe'nin oyuncuları... Yiğidin hakkını teslim etmek gerekir... Anelka'nın golü atarken bir tenisçinin bileğini ayarlaması gibi ayağını, üstelik koşarken, topa göre ayarlaması, golü gelişine vuruşla ve plaseyle yapması, futbol sahalarındaki usta işlerindendi... Aynı futbolcunun iki metre içinde Song'u iki kes çalımlaması, Mondragon'u 50 cm. içinde yerde süründürmesi futbol sahalarında pek ender görülen bir virtiöz gösterisiydi. Maç sadece bu hareketi izlemek için bile seyredilebilirdi. Galatasaraylı yazarların çoğunluğu maçın neticesini Gerets'in oyuncu tercihlerine bağladılar... Bu Gerets'e de haksızlıktır. Fenerbahçe'ye de... Ergün'lü ya da Volkan'lı bir Galatasaray da Fenerbahçe'nin şahlanışını engelleyemezdi... Fenerbahçe'nin Cumartesi ortaya koyduğu futbolla sadece rakiplerini değil ülkenin birçok spor yazarını da aştı... Belki bir gün analizi kötüye, olumsuza, çıtayı düşerene bakarak değil, tersine, yükseltene, ustaya ve yeniye bakarak yapmayı öğrenecekler... Zira futbol her zaman bir satranç maçı değildir... Zaman zaman birinin verdiği diğerinin izlediği bir resitaldir...
Trabzon maçı ne olur?
Fener için her anlamda zor bir maç olacak, Trabzonspor karşılaşması... Ama şu açık: Appiah, Alex ve Anelka gibi dünya çapında üç yıldız barındıran ve tam kapasiteyle oynayan bir Fenerbahçe'nin önünde Türkiye ligindeki hiçbir takım duramaz Daum orta sahasını göbekte Aurelio ve Selçuk, kenarlarda Appiah ve Tuncay'la (ya da Mehmet Yozgatlı) kurduğu sürece orta sahada başedilmez bir takım haline gelmekte, beklerini geride tutarak defansını sağlamlaştırmakta ve hücum gücünü artırmaktadır... Bu sistemle Trabzon karşısına çıkacak Fenerbahçe'nin Karadeniz'de üç puanı alma ihtimali yüksektir. Ben Fenerbahçe'nin üç puan farkla şampiyon olacağına inanıyorum. Bu futboluyla ve oyunuyla Fenerbahçe şampiyon olamazsa, ortaya manasız bir durum çıkar... Hepsi o...
Genel kural...
Gazetenin yazı işleri müdürülerinden Ergün Diler, Fenerbahçe-Galatasaray maçından birkaç gün önce yayınlanan yazımla ilgili şöyle demişti: "Abi neden Manisaspor maçını yazıyorsun da derbi üzerine fikir beyan etmiyorsun..." Çünkü Ergün, Manisaspor maçı Fenerbahçe için istisnaydı. Galatasaray maçı ise genel kural içinde kalacaktı ve kaldı. İstisna her zaman daha önemlidir. Nitekim Galataray maçıyla ilgili olarak 12 Nisan tarihinde şunları yazmıştım: "Fenerbahçe açısından isabetli pas oranın yüzde 80'lerde seyrettiği bir form durumundan söz ediyoruz. Ayrıca Fenerbahçe'nin yumuşak karnı orta alanda Appiah ve Aurelio çok iyi oynamaya başladılar. Tuncay yırtıcılığının zirvesinde... En önemlisi Fenerbahçe'nin isabetli pas oranıyla süratli futbol oynaması, oynamaya başlaması... Kaldı ki, sarı lavicertliler kontrollu futbolu da layıkıyla oynayabileceklerini ortaya koymuş durumda. Buna karşılık Galasaray son maçını Hakan, Cihan ve Hasan'ın üstün performansları sayesinde kazandı. Takım ise form düşüklüğü belirtileri verdi. Şunu da eklemek gerek. Galatasaray Gerets'le saldırgan bir hücüm futbolu oynuyor. Kritik maçlarda arkasını boşaltarak, rakibe geniş sahalar bırakarak risk alıyor. Şükrü Saracoğlu'ndaki maçta Anelka'nın da forma giyeceğini düşünürsek hem sistem hem bu boşlukları değerlendirme açısından da sarı kırmızılılar Fenerbahçe'nin gerisinde..." Galiba dediğim gibi oldu... Ergün Beşiktaşlı'dır... Üzgünüm ama 3 Mayıs'taki Fenerbahçe-Beşiktaş maçı da bu genel kuralın dışına çıkmayacak...
|
![]()
| ||||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |