T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 26 NİSAN 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
|
TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın, kimilerinin "tarihî" olarak nitelediği 23 Nisan konuşmasıyla ilgili düşüncelerimi, bir başka dolayımda dile getirmiştim. Hani, "AB gazıyla darbe anayasasını şurasından burasından tırpanlayıp kuşa çevirmeyi başardık, demokratik talepleri mahkum etmekten vazgeçer gibi olduk, farklılıkları ve karşıtlıkları sindirmenin yollarını az buçuk öğrendik ama, egemenliği kayıtlı-şartlı olmaktan çıkaramadık" diye biten yazı... Konuşma, tarihî olmaya tarihî, önemli olmaya önemli de, bu kadar kaba-saba tepkiyi ve spekülasyonu hakedecek, hele konuşma sahibini "çıkıntılık"la suçlamamızı gerektirecek bir konuşma değil. Son dereece normal bir konuşma. Bülent Arınç, söylenmesi gerekenleri söylemiş; parlamenter sistemin esasında nasıl bir rejim olduğunu, "kuvvetler ayrılığı" ilkesinden ne anlamamız/ne anlaşılması gerektiğini hatırlatmış ve çok da iyi etmiş. Bu bir manifesto mudur? Değildir. Kurumlararası savaşı kızıştıracak, kendisinde güç ve yetki vehmeden sorumsuz makamları parlamentoya karşı "nahoş birtakım eylemlere" icbar edecek, dolayısıyla sıkıntı yaratacak bir metin midir? Değildir. Parlamento parlamentoluğunu, kurum kurumluğunu bilecek. Hiç kimse, yasaların vermediği yetkiyi kullanmaya kalkmayacak. Hiçbir kurum, kendisini parlamentonun yerine koymayacak. Yetkisiz ve sorumsuz hiçbir bürokrat durumdan vazife çıkarmaya yeltenmeyecek. İşin ilginç tarafı şu: Mahut konuşma, birçok basın yayın organına, "TMBB Başkanı'ndan şok çıkış" başlığıyla yansıdı. Niçin şok? Normal olanı söylemek, bilineni dile getirmek, demokrasilerde parlamentonun ne kadar önemli olduğunu hatırlatmak niçin "şok çıkış" olsun? TBMM Başkanı bunları konuşmayacak da, ne konuşacak? Bunları, "en meşru" temsil organı olan parlamentoda dile getirmeyecek de, nerede dile getirecek? Normal olan "Paşa başkanı hizaya soktu" şeklinde manşetler atmak mıdır? Hükümete ve temsil kurumuna karşı "topyekün seferberlik" ilan etmek midir? Karargâh bilgileriyle habercilik yapmak mıdır? Andıçlar hazırlamak mıdır? Tartışmalı yargı kararlarını "generallerin hukuk zaferi" saymak mıdır? Hukuk dışı brifinglere alkış tutmak mıdır? Herşeyin hukuktan ibaret olmadığını yazmak mıdır? (Bkz. "Herşey hukuktan ibaret değildir arkadaşlar!" Ertuğrul Özkök.) Hürriyet'in kıymeti tartışılmaz Başyazarı Oktay Ekşi, "Sayın Arınç'ın 'laiklik' ilkesini hem 'tartışılmayacak kadar' benimsenmiş sayması, hem de 'lakin onu herkes başka şekilde yorumluyor' diyerek yeni bir 'laiklik nasıl anlaşılmalıdır?' tartışması açmak istemesi, maksatlı değilse ciddi bir talihsizliktir." diyordu. Niye talihsizlik olsun? Laiklik konuşulmayacak, tartışılmayacak, yeniden yorumlanmayacak, esaslı bir tanıma kavuşturulmayacak da, ne konuşulacak, ne tartışılacak? Laiklik bir "muhkem-i kaziyye" midir? Bir dinin dogması mıdır? İlahî bir buyruk mudur? Bir çift söz de, "Bülent Arınç niçin konuştu? Onun ismini Bülendinecad olarak değiştiriyorum" diyen CHP Grup başkanvekili Ali Topuz'a sarfetmek isterdim ama, her zaman olduğu gibi yer kalmadı. Gerek de yok. Onlar, "Allah Allah! Bütün Avrupa'da sosyal demokratlar iktidarda. Türkiye'de niçin iktidara gelemiyor!" diye topluca ağlaşmaya devam etsinler.
|
![]()
| ||||||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |