T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 26 NİSAN 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mehmet ŞEKER

Sinsi kadrolaşmayı sonraya bıraktık

Anayasa Mahkemesi'nin 44. kuruluş yıldönümü toplantısında konuşan Mahkeme Başkanı Tülay Tuğcu, kararların eleştirilmesini eleştirdi.

Şimdi biz de kalkıp Tuğcu'nun sözlerini eleştirsek...

Kararların eleştirmesinin eleştirilmesini eleştirmiş olacağız ki iyice tadı kaçacak.

Başkan Tuğcu, kayıtsız şartsız millete ait olan egemenliğin Anayasa'nın koyduğu esaslar dâhilinde, yetkili organlar eliyle kullanılmasının 'kuvvetler ayrılığı' olarak tanımlandığını söyledi.

Öyle söylenir hep.

Herhalde doğrudur.

Yalnız...

Bazıları kuvvetler ayrılığını yasama, yürütme, yargı şeklinde açıklarken, bazıları -bilmemekten kaynaklanıyor olsa gerek- başka türlü düşünüyor:

Kara Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri şeklinde.

*

Başbakan Erdoğan, egemenliğin duvarda değil, millette olması gerektiğini söyledi.

Egemenlik nasıl duvarda olur sorusuyla kafasını meşgul eden çıkar mı bilmem ama her ihtimale karşı o sözle TBMM duvarındaki yazıdan bahsedildiğini hatırlatalım.

Duvarda ve kitaplarda yazılanı, gerçek hayatta da uygulamak zorunda olduğumuzu savunan bir diğer siyaset adamı Anavatan Genel Başkanı Erkan Mumcu.

Mumcu, halkın yönetime katılmasının önünde duvarlar bulunduğunu belirttiği önceki günkü açıklamasında, bir başka önemli noktaya dikkat çekti:

Sivil anayasa hazırlanması gerektiği.

Bu da hep söylenegelen, bütün siyasi parti programlarına alınan bir konudur ancak...

İşte tam burada, 'ancak' deyince duruyoruz ve önümüzdeki serin suyla dolu bardaktan bir yudum alıyoruz.

Bu memleket bugüne kadar sivil bir anayasa göremedi. Hep askerler eliyle hazırlandı anayasalar.

Meclisler milletin iradesiyle oluşuyorsa, neden sivil bir anayasa hazırlanamıyor?

Hepsini benden beklemeyin.

Onu da kendiniz bulun yahut birine danışın.

İster Ahmet Kekeç'e sorun, ister Ali Bayramoğlu'na.

Soruya şöyle başlamanızı tavsiye ederim:

"Bayramoğlu, Bayramoğlu, ölümden öte köy var mı?"

*

Söz buraya gelmişken, Baykal'ın konuşmasına değinmemek olmaz.

Ne dediğini hatırlayalım:

"Türkiye'yi Ortaçağ'ın karanlığına çekmek isteyenler var...

Bugün geldiğimiz noktada yeni bir Ahmedinecad'a ihtiyaç yok."

Elbette... Bizim Ahmet Necdet'imiz var.

Baykal, önceki gün de bakanlıklarda "sinsi bir kadrolaşma" olduğunu söylemişti ya ona başka zaman bakarız. Nasılsa tekrar eder; böyle güzel bir konu bulmuşken bir defa söyleyip unutmaz.

*

Gelelim ABD Dışişleri Bakanı Rice'ın ziyaretine.

Protesto etmek isteyen gençler ve kendini genç hissedenler, ellerine aldıkları pankartlarla, bağırıp çağırarak gösteri yaptılar.

Defol mefol demek ayıptır arkadaşlar.

Soyadının pirinç demek olduğunu dikkate alarak şöyle yazardım ben olsaydım:

"Siyah pirinç tanesi, Amerika'nın bir tanesi"

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi