|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 4 OCAK 2006 ÇARŞAMBA | ||
General telaş içinde emir yağdırıyordu yakıtı bitmiş tanka: "Çalış hadi, düşman yaklaşıyor; çalış lan!.." Tank son derece lakayt, hatta yavşak bir edayla cevap veriyordu: "Ben senin askerin değilim; mazot yoksa, bir adım atmam.'' Bu diyaloğu, Bertolt Brecht'in "İki Mültecinin Konuşmaları" adlı yapıtından uyarladığım, "Mülteciname" adlı oyunumdan aktardım. Uyarlama dediğime bakmayın. Ferhan Şensoy marifetiyle söylersek; Brecht yazmış, ben 'bozmuş'tum. Oyun yasaklanmış; biz de, askerin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif suçu da dahil, altı yılla yargılanmıştık... Hayır, ne ara rejimi yahu! Anavatan iktidarı zamanında. Bundan yaklaşık on sekiz yıl mukaddem. Halbuki, ne generalin üniformasından hangi millete mensup olduğu, ne de olay mahallinin hangi ülkeye ait olduğu belliydi. Bizim 'General'in günahı, Türkçe konuşmasıydı. Buna da eli mahkumdu; Genç Adam Sahnesi oyuncuları Türk ve oyunun sergilendiği ülke Türkiye olduğu için. Tank mı? Müddei kafayı fena takmıştı, bari siz takmayın. Hani, Brecht'in, "Tankınız ne güçlü, ne güçlü / Bin insanı ezer geçer / Ama bir kusurcuğu var / Sürecek insan ister" mısralarında anlattığına benzer bir şeydi işte. Zaten oyun savaş karşıtlığı temelinde "epik" bir çalışmaydı. Canım, sadece bu yüzden altı yılla yargılanmadık elbette. İddia makamına bakacak olursak, mezkür oyun maşallah baştan aşağı suçtan ibaretti. Cumhurbaşkanlığı makamına hakaretten tutun da, bir hobi olarak bile ilgimi çekmeyen komünizm propagandasına kadar yemediğimiz halt kalmamıştı. Ama yeminle söylüyorum; şurdan şuraya gitmek nasip olmasın ki, "Türklüğü aşağılamak" suçu isnad edilmedi bize... Acayip adam şu Joost Lagendijk. İnsana durduk yere neleri hatırlatıyor. TSK'ni aşağılama suçlamasına maruz kalmasaydı, bütün bunlar nerden aklıma gelecekti. Çünkü malûm dava vesilesiyle o kadar akıllanmıştım ki, asker ve tank kelimelerini bile dağarcığımdan silip atmıştım. Lagendijk de belki akıllanır düşüncesiyle, Kemal Kerinçsiz ağabeyimiz müşteki sıfatıyla, TCK'nın 301. maddesinin çalıştırılmasını talep etmiş. Günün birinde başka bir Kemal Kerinçsiz çıkar da, bu davayı emsal göstererek 301. maddeyi ihraç etmeye kalkışırsa; Fransa Parlamentosu'ndan yola çıkıp, İsviçre'de mola verip, Amerika'ya kadar uzanarak milyonlarca insana dava açabilir. Amaan, 301. madde dünyanın tillahını kessin; bana ne? Benim derdim kendimle... Gerçekten nasıl bir şeydir Türklüğü aşağılamak? Suç işlememek için bilmem gerek. Çünkü vaktiyle çıkardığım dergi, yaptığım film, yazdığım oyun adli kovuşturmaya uğradı; çoğu kez de yasaklandı. Demek ki, suça meyyal bir kişiliğim var benim. Bir gün farkında olmadan bu cürmü işlerim de 301. madde peşime düşer diye ödüm kopuyor. Dolayısıyla öğrenmem lazım; nedir bu kanunla korunmaya muhtaç olan Türklük? Kan dolaşımı mı, kromozom sayısı mı? Aziz Nesin'in, "Türklerin çoğu aptaldır" sözü, aşağılama yerine eleştiri kapsamına alınmış; darbımesel gibi yıllardır söylenip durmuş. Anlaşılan, aptal demekle Türklük aşağılanmıyor. Ne garip?! Peki Türklük nasıl aşağılanabilir? Ve nasıl işlenebilir bu cürm-i meşhud? "Göbekli, pis pis ter kokan, zart zart kaşınan, denize donuyla giren hilkat garibesi" nitelemesiyle mi? Buna benzer lakırdıları bila fasıla dile getiren bayan yazar, bilebildiğim kadarıyla 'Türklüğü aşağılamak'la suçlanmamış, sadece gazete değiştirmişti. O halde söyleyin lütfen; ne yapılırsa aşağılanabilir Türklük? Türk milletinin tarihini saklayarak, kültürünü imha ederek, geleneğini piçleştirerek, "ruh kökünü" hor görerek mi? İyi de, Türk aydını, Tanzimat'tan beri ne yapıyor sanıyorsunuz?
|
![]()
| ||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |