T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 12 OCAK 2006 PERŞEMBE | ||
|
Bayramlarda herkesi bir ruh hali kavrıyor. Bir atmosfer, insanın içinde esen bir rüzgar, kişiden kişiye tüm topluma akan, taşan bir yel herkesi yakalıyor, kucaklıyor. Din, dindarıyla dinsiziyle herkesin ortak iletişim ve kültürel protokolü oluyor. Kimi bunu yaşıyor, kimi sorguluyor, kimi ön plana çıkarıyor, kimi kendinden uzak tutuyor. Ama herkes bir şekilde bu protokolü gündemine alarak konum belirliyor. Bayramlar, özellikle de görsel malzemesi bol Kurban Bayramları, medyamızın "dine yönelişi" için bulunmaz bir fırsat oluyor. Toplumun zaten dine odaklı ve hassas olduğu bir dönemde siyaset, dış haberler ve hele hele de ekonomi, ilgi uyandırmıyor halkımızda; tabii olarak da para etmiyor. Tabii olarak gazete haberlerinden tutun da köşe yazılarına dek gazetelerin her köşesi azami derecede bayrama ve dine odaklı değerlendiriliyor. Ekonomistlerin isim koymada üstüne yoktur. Olayları kendilerince çok iyi okuyup, olguları tasnif edebildikleri için, başkaları daha mevzuya adapte olmaya çalışırken, gelişmelere dakikasında manşetlik başlık atabilirler. Ama yine ekonomistlerin bu muazzam analiz kabiliyetinin önemsiz, kadı kızında bile bulunan küçük bir kusuru vardır. Özellikle de iş hayatının dışında kalmış olanlarımız, çok nefis isim bulabilmelerine karşın, bu güzel isimleri yanlış olgulara sıklıkla verebilmektedir. Rana bir erkek ismi; enflasyon, ateş gibi bir belirti değil, tedavi edilmesi gereken bir hastalık; dünya emek, sermaye, rantiye ve ekonomistlerden oluşan bir bütün; toplumun gelenekleri ekonomik akla uygun düştüğü, mesela bir tüketim furyasına dönüştürülebildiği ölçüde kültürel, aksi takdirde kalkınma önünde yıkılması gereken bir engeldir, ekonomistlere göre. Gazete köşelerini kapmış olan ekonomistlerimizin dine kayıtsız kalmayacağı, bayramda bu konuya da, o pek bilmiş iktisadi akıllarıyla el atacakları belliydi. Din, ne de olsa, son zamanların yükselen değeri olmakla kalmamış, aynı zamanda tüketilebilir bir kıymeti, pazarlanabilir bir tarafı, iktisadi bir karşılığı olduğunu da ispat etmişti. El atılmadan olmazdı. Nitekim, son iki gündür sadece gündemi yazanlar değil, ekonomi yazarları da iki oynattıkları kalemleri ile ya din ya da kuş gribi üzerine ekonomi rasyonalitesinin zirve düşüncelerini yansıtan makaleler döktürdüler. Çoğu insan, hatta çoğu iktisatçı ekonominin sadece dünyevi olan ile, maddi olan ile ilgili olduğunu zanneder. Hatta iktisatçılar öyle maddiyatçıdır ki, matematik ile ifade edilemeyeni bile metafizik sanırlar. Yine çoğu insan ve hemen tüm iktisatçılar, dinin de dünyadan tamamen bağımsız olduğunu veya olması gerektiğini öne sürer. Tabiatıyla, iktisatçılarımızın ağzında din mevzuu hayli sırıtıyor. Bu bayram köşelerde yazılanlar dini önemseyen yazılar. Dinin kalkınma önünde bir engel teşkil etmediği, kurbanın önemi, dinin (ihtiyaç duyanlara) gereği vesaire işlenmiş iktisatçı aklıyla. Tabii normatif ekonomi gereği yerinde duramadıkları için ekonomistler, biraz da eleştirmişler kendilerince yanlış ve uygunsuz gördükleri kimi şeyleri. Olacak o kadar. İktisatçıdır, o kadarını görmezden geliniz. Bayramda neşe kaynağımız ne de olsa onlar.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |