T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 12 OCAK 2006 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Yasin DOĞAN

Yazarlar yemeği, statüko ve değişim

Geçen hafta Fehmi Koru'nun evsahipliğini yaptığı ve Başbakan R. Tayyip Erdoğan'ın da katıldığı yemek, siyaset ile düşünce dünyası arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi açısından önemli bir etki yapmış gibi görünüyor.

Basına yansıyan yorumlara baktığımızda Erdoğan'ın duruşu ve temel söylemlerinin, demokratikleşme konusunda hassas olduğunu bildiğimiz aydınları memnun ettiğini anlıyoruz.

Yazarlar, üç yıllık iktidar döneminin ardından Erdoğan'ı üç konuda samimi ve kararlı bulmuş:

1. Demokrasinin kök salması,

2. AB sürecinin aynı hızla devam etmesi,

3. Temel hak ve özgürlüklerin asıl, son dönemde tartışmalı olan yasaların değişebilir olması.

Bu üç konuda Erdoğan aydınları tatmin etmiş görünüyor.

Aslında bu üç konuda yaşanacak gelişmeler sadece Erdoğan'ın siyasi hayatı değil, hükümetin geleceği açısından da hayati önemdedir.

Türkiye'de demokratikleşme AB sürecine, AB süreci ise yasakçı olmayan yasalara endekslenmiş durumda. Bu girift ilişki alanında sergilenecek başarı veya başarısızlık önemli siyasi sonuçlar doğurabilir.

Ak Parti bir "reform hükümeti" olarak iktidara gelmiştir ve bu yolda yürüyebildiği sürece gücünü koruyabilir.

Mehmet Altan'ın 'hem statükoyu değiştirmeye çalışıyorsunuz, hem de statükonun güç bulduğu devletin başındasınız' mealindeki sözleri, aslında durumu özetliyor.

12 Eylül sonrası yaşanan değişim süreci, askerlerin tasvibini alan rahmetli Özal tarafından yapıldı. Değişim ihtiyacı askeri darbenin öncesinde yaşanan olumsuz şartlar ve müdahale süreciyle yaşanan donukluğun aşılmasının bir gereğiydi. Çünkü darbe dönemleri gelişim şartlarının askıya alınması anlamını taşır.

Bu tür fetret dönemleri sadece sistemin işleyişini gayrı tabii yöntemlere tâbi tutmaz, toplumun ve idari yapının gelişim istidadını da törpüler. Bu yüzden bu dönemlerin arkasından hızlı bir değişim süreci yaşanması toplumun ve sistemin ayakta kalması için büyük bir ihtiyaçtır.

28 Şubat sürecinin doğurduğu benzer tıkanıklıkları, ekonomik kriz ve çöküşü geride bırakabilmenin yolu da geniş halk desteğini arkasına alan Ak Parti iktidarının reformist karakterine ve değişim kabiliyetine bağlıdır.

Erdoğan yönetimini sembolize eden başarılı yön reformist karakteri ve Türkiye'yi yapısal dönüşüme uğratarak dünya devleti haline getirmeye çalışmasıdır.

Ancak...

Bu sürecin çok kolay olmadığı da söylenebilir. Bir yandan devletin başında bulunacaksınız, diğer yandan kendisini devlet zanneden statükocu çevrelere karşı değişim mücadelesi vereceksiniz.

Bir yandan devletin ve sistemin âli menfaatlerini, gözardı edilemez hassasiyetlerini gözetecek, devlet-ülke-vatan üçlüsüne halel getirmeyecek, diğer yandan da devletin içine sızan donuk anlayışları, dogmatik zihniyetleri, değişime direnen yapıyı dönüşüme uğratacaksınız.

Bu hiç de kolay olmasa gerek.

Değişecekler ve korunacaklar... Değişimi zorunlu olanlar, korunması ve gözetilmesi gerekenler...

Devletin varlığını ayakta tutmak için "olmazsa olmaz" özelliktekiler ve devletin gelişimi için değişmesi şart olanlar...

Sistemin zedelenmemesi gereken temelleri ve sistemin üzerine menfaat şebeklerinin attığı kaçak katlar...

Türkiye gibi sıradan olmayan ve zor bir coğrafyada bulunan ülkelerde değişim ince bir çizgi üzerinde, kılı kırk yararak yürümek zorunda.

Bir de değişime soyunanlar siyasal meşruiyet açısından birçok paranoyaya maruz kalıyor ve sürekli güven tazelemek zorunda bırakılıyorsa bu süreç daha sancılı bir hal alıyor.

Yine de geçen üç yıla baktığımızda değişim, gelişim ve reform adına köklü ve yapısal adımlar görüyoruz.

Ak Parti'nin değişim/dönüşüm alanlarındaki gücü, siyasal meşruiyetiyle paralel yürüyor.

Erdoğan'ın yazarlar yemeğinde milli hassasiyetleri gözeten ama reformlardan geri dönüş olmayacağını vurgulayan "demokrat" görüntüsü gelecek açısından iyi bir ışık olarak yorumlanabilir.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi