|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 19 OCAK 2006 PERŞEMBE | ||
|
|
İtalyan "Corriere della Sera" gazetesinin Orhan Pamuk haberini bir internet sitesinden okumuş, üzerinde durmamıştım. "Boğaz'ın prensi zor durumda" gibilerden oryantalist şablonculuğu kokan satırlar... Haber bir gün sonra Hürriyet gazetesinde karşıma çıktı. İtalyan gazetesi, meğer, "dünyada zulüm gören yazarlar" diye bir ek yapmış; Türkiye listesinde Orhan Pamuk dışında üç yazarın ismi yer alıyor: Yaşar Kemal, Murathan Mungan ve Elif Şafak. Ne hissedersiniz böyle bir haberle karşılaşınca? Bu konuda iyi yazıları Ertuğrul Özkök ve Oray Eğin yazdılar. Özkök, özetle, "Yaşar Kemal'i bir yana koydum" diyordu, "Soğuk Savaş döneminde Türkiye'nin birçok ünlü yazarı gibi, düşünce adamı olmanın meşakkatini gerçekten çekti. Ama ya ötekiler? Acaba onlar ne zulüm görmüşler? Mesela Murathan Mungan... Birisi saldırmış, hayatına mı kastetmiş? Devlet alıp hapislere mi atmış? Mesela Elif Şafak? Hakikaten merak ediyorum. Bugüne kadar, kimden ne zulüm görmüş? O genç yaşında başına neler gelmiş?" Oray Eğin de, "zulüm gören yazarlar" olayının bir yayıncı tezgahı olduğunu söylüyordu: PEN'in Türkiye temsilcisi olan Müge Gürsoy Sökmen, aynı zamanda Metis Yayınları'nın sahibi... Murathan Mungan ve Elif Şafak da Metis'in yazarları... "Demek ki" diyordu Eğin, "PEN'in Türkiye temsilcisi Hakkı Devrim olsaydı, zulüm gören Türk yazarları Tuna Kiremitçi ve Selim İleri olacaktı." Ne denebilir ki? Doğru. Her iki yorum da sonuna kadar doğru. Evet, Orhan Pamuk birtakım tatsız olaylarla karşılaştı. Ama bunu biraz da kendisi istedi. Bu ülkede statükoyu karşınıza aldığınızda (her türlü statükodan sözediyorum), başınıza birtakım sevimsiz işler gelebilir/gelebiliyor. Mungan'la Şafak'ın ne yaptıklarını, statükoyla ödeşmek adına hangi tavrı sergilediklerini cidden ben de çok merak ediyorum. Dergi, "potansiyel mazlumlar" eki yapsaydı, bu iki arkadaşı rahatlıkla listeye dahil edebilirdik. İkisi de yeni yeni tanınıyorlar. Mesela biri kitaplarını İngilizce yazıyor; henüz yurtdışında beklenen ilgiyi göremedi ama "vadesi geldiğinde" Pamuk refiki gibi o da mutlaka ünlenecektir. Belki o zaman çıkıp "PİAR destekli" olarak konuşur, başlarını derde sokarlar. Fakat, benim merak ettiğim husus şu: Hadi, haberi yapanların dalgınlığına gelmiştir, yanlış istihbarat almışlardır, ya da birileri tarafından manipüle edilmişlerdir, belki de Oray Eğin'in yazdığı gibi Müge Gürsoy Sökmen'in dolduruşuna gelmişlerdir ve ortaya böyle nahoş bir haber çıkmıştır. Peki, son birkaç haftadır televizyon televizyon dolaşıp, bize İslamcılığı, başörtüsünü, Ermeni meselesini, kimlik bunalımını anlatan Elif Şafak niçin çıkıp "Bu haber hilaf-ı hakikattir" demiyor? Murathan Mungan niçin konuşmuyor? Haberin varlığı kadar, yazarlarımızın suskunluğu da düşündürücü... Bu arkadaşlarımız 159. maddenin (yeni yasadaki karşılığı 301) ne olduğunu, bu maddeden bugüne kadar kaç yazarın yargılandığını, kaçının mahkum olduğunu biliyor mu? Şafak ve Mungan'ın bu konuşması gerekiyor. Ertuğrul Özkök'ün de, niye Yaşar Kemal'i bir yana koyduğunu açıklaması... Evet, birçok refiki gibi Yaşar Kemal de soğuk savaş döneminde "Türkiye'de sanat ve düşünce adamı olmanın meşakkatini" çekti. Fakat son yıllarda ("hukuk"un tepetaklak edildiği, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ayaklar altına alındığı, "andıç"larla yazarların susturulduğu mahut ara-dönemde) zulüm görme fırsatını değerlendiremedi. Sustu. Sustu ve araziye uymayı tercih etti.
|
![]()
| ||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |