T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 19 OCAK 2006 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Koray DÜZGÖREN

Amaç gerçeğe ulaşmak mı? Ağca'yı içeriye atmak mı?

Mehmet Ali Ağca'nın erken tahliyesi herkesi şaşırttı. En çok şaşan da hükümet.

Nitekim Adalet Bakanı, önceleri bu meselenin hükümeti ilgilendirmediğini söylese de kamuoyunda oluşan tepkilerin de etkisiyle hesaplamanın yeniden yapılması talebiyle Yargıtay'a başvurdu.

Ağca'nın İtalya'da yattığı sürenin ve Af Kanunu'ndaki indirimlerin Ağca'ya uygulanıp uygulanmayacağı Yargıtay'ın vereceği kararla anlaşılacak. Bu karara göre Ağca, -eğer gelip teslim olursa ya da yakalanabilirse- cezasını tamamlamak üzere yeniden cezaevine konulacak.

Yargıtay'ın bu yolda vereceği karar, sadece basit bir hesaplama hatasını ya da olayın vahametini yumuşatabilmek amacıyla söylenen, "kanunların yanlış yorumlanması" mazeretini düzeltebilecek. İşin aslının ortaya çıkmasına ilişkin bir fayda sağlamayacak. Böylece, başta hükümet yetkilileri olmak üzere birçok birçok yazar çizer tarafından da belirtildiği gibi sadece bir yanlışlık düzelmiş olacak. Yargı mekanizması kendi hatasını böylece tamir etmiş sayılacak.

Bu kadar mı?

Evet, maalesef bu kadar.

AKP Hükümeti'nin bu gibi meselelere yaklaşımı böyle. Hükümet geçmiş iktidarlar gibi yapmıyor. İnkar etmek yerine, gerekirse bir meseleyi kabullenmeyi biliyor. Bazan son saniyeye kadar direniyor ama, arkasından esnek davranabilmeyi de beceriyor. Kürt meselesini teleaffuz etmesi, mesela 2.5 yıl aldı.

Hükümet bu bilinen gerçeği kabul ettiğini, Türkiye ve dünya kamuoyuna geç de olsa açıkladı. Bu açıklama, belli gerginlikleri gidermek için işe de yaradı.

Bu açıklamanın arkasından bazı adımları atması gerekiyordu, birşey yapılmadı.

Şemdinli olayı patladığında da böyle oldu. Hükümet, ne pahasına olursa olsun, bağlantılar nereye giderse gitsin olayın içyüzünün aydınlatılması için elinden geleni yapacağını açıkladı.

Daha sonra hükümetin elinden gelenlerin sadece müfettişleri harekete geçirmek ve Meclis Araştırma Komisyonu'nun olayı araştırıp bir rapor yazmasına imkan sağlamak olduğu anlaşıldı.

Olayın zanlılardan iki astsubayın önce serbest bırakılıp sonra tutuklanmasında ise hükümetin hiçbir rolünün olmadığı biliniyor.

Olsa olsa, Şemdinli ve bölge halkının gerçek suçluların ortaya çıkarılmasına ilişkin kararlı tutumunun tutuklanmalarda ve dava açılmasında bir etkisi olmuş olabilir. Dava şimdi sürüyor ve davanın seyrine baktığımızda meselenin içyüzünü ortaya çıkartacak bir doğrultu ve niyet de sezilmiyor.Meclis Komisyonu'nun raporundan da bir şeyin çıkmayacağı gün gibi aşıkar. Ağça meselesinde de durum aynı. Hükümet, erken tahliye meselesindeki açık adaletsizlik ve yargı mekanizmasının çürümüşlüğü karşısında medyanın gösterdiği tepki üzerine -iş işten geçtikten sonra haberdar olmakla birlikte- bir tavır almaktan kaçınmadı. Adalet Bakanı, "Biz üzerimize düşeni yapıyoruz" havasında, hesaplamaya itiraz ederek meseleyi Yargıtay'a götürdü.

Şimdi görevini yapmış bir hükümetin rahatlığında Yargıtay'ın kararını bekliyor. Tıpkı Şemdinli meselesinde ve diğer meselelerde olduğu gibi, "Adaletin vereceği kararı bekliyoruz" diyor. "Bizim bu konuda yapacağımız başka bir şey yok." Hani Şemdinli olayı vesilesiyle konuşulan 'Derin Devlet' ilişkileri? Hani Ağca meselesi vesilesiyle enazından Yargı'yı büyüteç altına alacak geniş kapsamlı bir soruşturma?

Yargı reformu için düğmeye basma niyeti?

Oysa işte tam sırası. Ağca dosyasının yeniden açılmasının tam zamanı. Ama sıradan müfettişler eliyle değil.Ağca'nın, İpekçi cinayetinden başlayarak, erken salıverilmesini ayarlamak için şeytana bile şapkasını ters giydirecek bunca manevranın nasıl yapıldığına ilişkin gerçekler dahil, bütün ilişkilerin ortaya çıkarılması için adım atmanın tam zamanı.

AKP Hükümeti, bunca kirliliğe ve karanlık ilişkiler ağına rağmen iktidar yürüyüşüne nasıl devam edebilir? Bunca olayı, bu kadar hastalanmış bir devlet ve adalet mekanizmasına nasıl havale edip gönül rahatlığı ile "ben görevimi yaptım" diyebilir? Diyebilir mi?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi