|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 19 OCAK 2006 PERŞEMBE | ||
|
|
Tam da Ağca'nın 'gizli güçleri'ni konuştuğumuz şu günlerde, harıl harıl 'hükümetin ömrü", ve 2007'ye ilişkin "kehanet senaryoları" yazılıyor. Akşam'da Şakir Süter'in "Düğmeye basıldı mı?" dizisinin ilk üç bölümünü okuduktan sonra, doğrusu Türkiye'ye ilişkin biraz kaygılandım. Yarım yamalak da olsa, 50 yıllık bir demokrasi tecrübesine sahip olduğumuz bu ülkede bir şeyler yanlış gidiyor ama ne? Mesela, Şakir Süter'in dizisi, insanın tüylerini diken diken eden şöyle bir cümle ile başlıyor: "Tabii ki çok benzemiyor, hatta 'Allah benzetmesin' diyeceğiz ama... Halen içinde bulunduğumuz siyasi ortam, 28 Şubat sürecindeki 'flu' havaya çok benzemeye başladı." Bir kere, Avrupa Birliği yolunda önemli adımlar atmış, ve "tam üyelik rotası"na girmiş bir ülkede böyle bir garabet olamaz. Bırakın "28 Şubat kabusu"nu çağrıştıran cümleler kurmayı, böyle bir dizi düşünülemez bile. Elbette bu, diziyi hazırlayanın bir nakısası değil. Demek ki Türkiye, yıllardır siyasete musallat olan "siyaset dışı" sara nöbetlerinden hala kurtulamamış. Demek ki bu ülkede, sandıktan çıkarak iktidar olmak yerine, hala "basılacak düğmeler"den medet uman hastalıklı bir siyasi zihniyet var. Böyle bir diziye şöyle uzaktan göz atan bir demokratın ilk tepkisi herhalde, "deli saçması bunlar" olurdu. Çünkü, Türkiye'nin siyasi macerasını ve şu andaki "istikameti"ni bilen normal bir Türkiye vatandaşının kabul edemeyeceği senaryolar dillendiriliyor bu dizide. Mesela, şöyle bir senaryoyu demokrasiye inanan hangi "normal" bir vatandaş kabullenebilir? Masal bu ya, AK Parti'yi götürmek için çoktan karar verilmiş. Mesela, bunun için Londra'da, Türkiye'deki iş dünyasının önemli isimlerinin, bazı "siyaset eskileri"nin ve hatta AB temsilcilerinin katıldığı bir "götürme" toplantısı bile yapılmış. Masal bu ya, bu toplantılarda milletin hasretle beklediği(!) Bedrettin Dalan, İlhan Kesici ve Yılmaz Büyükerşen gibi başbakan adayları bile tesbit edilmiş. Doğrusu, Bedrettin Dalan gibi mümtaz(!) bir şahsiyetten bunca yıldır mahrum kaldığımız için çok çok üzüldük! Ama üzülmemize hiç gerek yok, şu bildiğimiz, memleketin anasını ağlatan Süleyman Demirel, 21. Yüzyıl Türkiyesi için ne muhteşem(!) siyasi planlar yapıyormuş da haberimiz yokmuş... Türk siyasetinin başına bir kez daha "çorap örmek" için gizli gizli yapılan toplantıların antrenörlüğünü de 50 yıldır şapkasından tavşan çıkaran İslamköylü Demirel yaparmış... Yani sizin anlayacağınız, Demirel ve "hisseli harikalar kumpanyası"nın keyfi yerinde. Sandıktan çıkmaktan umutlarını kesenlerin şimdi gözü askerdeymiş. Yani güçlü bir el "düğmeye bastığı" an AK Parti iktidarının işi bitecekmiş. Mesela, Demirel ve "düğmeci siyaset eskileri"nin getir götür işlerine bakan emekli bir paşa, askerden şu mesajı getirmiş: "Biz, asker olarak meydanlara insan toplayamayız. Ama 50-100 bin kişi meydanları doldurup 'Türkiye nereye gidiyor?' diye sormaya başlarsa, bu durumda da sessiz kalmayız!" Aslında bütün bunlar, "düğmeci" arkadaşların renkli hayalleri... Ancak bu hayalleri kuran Demirel ve avanesinin bir eksiği var, Tayip Erdoğan gibi milletin teveccühünü kazanmış karizmatik bir liderlerinin olmayışı... Kısacası, yeniden Demirel'in fötrünün etrafında dönmeye başlayan siyasetteki "fakir fukara takımı"nın "düğme"den başka bir umudu kalmamış...
|
![]()
| ||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |