|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 19 OCAK 2006 PERŞEMBE | ||
|
|
Mehmet Ali Ağca, cezaevindeyken dönemin MİT Müsteşarı'na mektup yazmış; tek başına Bin Ladin'i ölü ya da diri getirebileceğini iddia etmiş. Uğur Dündar'dan öğrendik. Fakat ne yazık ki MİT Müsteşarı o mektupta yazılanları ciddiye almamış. Alsaydı, belki Amerika'daki ikiz kuleler de yıkılmayacak, yüzlerce insan pisi pisine ölmeyecekti. Ağca'nın o mektubu yazdığı tarih 1 Eylül 2000. Vebali boynuna. Atasagun, o ağır yükün altından nasıl kalkacak, düşünsün dursun.
Ağca'nın yazdığı mektuba bakınca, içindeki iddialar, teklifler, düşünceler bir yana, imlâdan hiç anlamadığı görülüyor. En azından ikmale kalır. Gereksiz yere büyük harf kullanmak, noktalamaları yanlış yerlere serpiştirmek gibi hatalar ilk bakışta göze çarpıyor. Özel isimlere gelen ekleri üstten ayırmak gerektiğinden haberi yok. Noktadan sonra büyük harfle başlanacağını da bilmiyor. Cümleye tekil başlıyor, çoğul devam ediyor bazen.
Kâğıdın sol üst başına adını yazmış. "Mehmet Ali Ağca" Yetmemiş, altına bir de imza çakmış. Bizim bildiğimiz imza sona atılır, başa değil. O da yetmemiş, mektubun hitaptan sonraki ilk cümlesi "Ben" diye başlıyor ve "Mehmet Ali Ağca" diye devam ediyor. "Ben Mehmet Ali Ağca'nın gerçek bir Vatansever ve Türk Milliyetçisi olduğumu iyi biliyorsunuz." Üstü Şişhane.
Koskoca MİT Müsteşarı'na "Kardeşim" diye hitap etmiş. Yahu o adam hem yaş olarak senden büyük, hem de mevki olarak, çok önemli bir devlet kurumunun başında. Sen cezaevinde yatan bir mahkûm olarak, nasıl kardeşim dersin? Bütün Katolik âleminin lideri Papa'ya kurşun sıkmış biri olarak, kendisini MİT Müsteşarı'ndan daha yukarıda görüyor demek. Mektubun sonunda şöyle bitiriyor sözünü: "Sevgi ve Sayğıyla gözlerinden öperim." E bir de ellerinden öptürseydin oldu olacak.
Sonraki hitapta 'kardeşim' kelimesi yok. "Muhterem Şenkal Atasagun, Amerika bize APO'yu hediye ettiler...! bizde Amerikaya Psikopat Terörist BİN LADİN'i hediye edelim. Ben tek başıma Afganistana gider BİN LADİN örgütüne sızar ve BİN LADİN'i ölü ya da diri olarak Amerikaya teslim ederim." Bütün dünyanın "en ünlü teröristlerden biri" olarak tanıdığı, Times dergisine bile kapak olmuş Ağca, görüyorsunuz nasıl terörizme karşı.
Ağca, MİT Müstaşarı'nın ACİL olarak Amerika'ya gitmesini, yetkililerle görüşmesini ve en kısa zamanda harekete geçip bu işin bir an önce bitirilmesini söylüyor ama takan kim! Parada falan da gözü yok. Bugünlerde bir röportaj için 5 milyon dolar istemesini fazla umursamayın; ABD'nin Ladin'in başına koyduğu ödülü depremzedelere bağışlayacağını peşinen ilan etmiş.
Biz işte bunun için bir türlü adam olamıyoruz. Bakmayın siz Fatih Altaylı'nın adam olamayışımızın sebeplerini her gün bir cümleyle yazmasına. Onlar fasarya, hiç aldırmayın. Asıl sebep atın önüne et, itin önüne ot koymamız, cins yarış atını sütçü beygiri yapmamızdan başka bir şey değil. Amerika çuvallar dolusu ödül koyuyor Ladin'in başına; bizse onu yakalayıp getirecek adamı hapislerde süründürüyor ve "Bırakın getireyim" dediğinde bile teklifini ciddiye almıyoruz. Mektuplarını altı yıl sonra meşhur bir gazeteciye ulaştırmak üzere arşivlerde saklıyoruz. Ayıp.
Ağca mektubun ilk bölümünde "79-80 yıllarında en yakın en iyi arkadaşı Abdullah Çatlı ile birlikte, Ermeni terörizminin babası, Türkiye düşmanı Hafız Esat'a iki defa suikast girişiminde bulunduklarını, fakat başarısız olduklarını" yazıyor. Acaba MİT Müstaşarı şöyle mi düşündü: "Yahu abicim, sen Hafız Esat'ı bile öldüremediğini belirtiyorsun açıkça. Üstelik iki defa teşebbüs etmiş, başaramamışsın. Hem de yanında Çatlı varken. Öte yandan, üstü açık arabada kabak gibi duran ve santim santim ilerleyen Papa'yı bile öldüremedin. Bin Ladin'i nasıl ölü ya da diri getireceksin?" Kesin böyle düşünmüştür.
Yalnız, bu meselede Ağca'nın da hatası yok değil. MİT Müsteşarı'na bel bağlamak ne kadar isabetli, ne kadar doğrudur, bir düşünmek lâzım. Ağca'yı o cezaevine tıkan ve orada tutan kişi o mudur? Değildir. Affedecek kişi o mudur? Değildir. Öyle bir gizli organizasyon yapılacaksa belki bir rolü bulunabilir ama aynı teklifi Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü, Adalet Bakanı, Tekliflerden Sorumlu Devlet Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı'na da yazmak gerekirdi. Yeter mi? Yetmez. ABD Başkanı'na da bir pusula göndermek şart. Sanıyorum hata burada. Yoksa kurtulmuştu ikiz kuleler. Allah bilir, ABD'nin Irak'a saldırmasına bile gerek kalmazdı. Varın şimdi bu işin vebalini hesap edin.
|
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |