|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 19 OCAK 2006 PERŞEMBE | ||
|
|
Dün başladığım hac izlenimlerimi anlatmaya, Arafat'a çıkışla ve Arafat vakfesiyle devam etmek istiyorum
Arafat'a vakfeye gitmek
Arafat yolu, bizim gibi gecikenler yüzünden olağanüstü kalabalıktı. Toz toprak, araba gazları ve karmaşa had safhadaydı. Suudi Arabistan'da arabalarla ve satıcılarla ilgili öğrenilmesi ve uygulanması gereken en önemli iki kuralı burada hatırlatmakta yarar var: Edilen binbir yemine ve son söz (âhiru'l-kelâm) demelerine inanmayıp sıkı pazarlık yapmak ve gideceğiniz yere varmadan sürücülere ücretin asla ödenmemesi. Ücreti ödediğiniz takdirde, en küçük bir misafirperverlik göstermeden, tam bir fırsatçılıkla sizi akıllarına esen yerde bırakıverirler. Siz siz olun, iyi pazarlık yapın ve varacağınız yerde parayı ödeyin. Bahşiş talebi ise, her zaman var. Onun için alışverişlerinizde, siz de mutlaka hediye isteyin. Biz de ücretimizi Arafat'ta Türk hacılarının vakfeye duruş yeri olan pembe direklere en yakın yerde vardıktan sonra ödedik. Beş kişilik hac dostluk grubumuz, bir müzakereden sonra Milli Görüş hacılarının olduğu bölümü tercih etti. Rastgele oturduğumuz çadırın bulunduğu köşe, Arafat konuşmalarının yapıldığı çadırın tam karşısındaymış. Böylece Arafat'ta yapılan konuşmaları en yakından ve bütün canlılığıyla dinleme fırsatımız oldu. Gerçekten çok iyi hazırlanmış, bilgi ve duygu yüklü, Rasulullah'ın (s.a.) Arafat'taki hutbe geleneğine yakışan konuşmalar dinledik. Özellikle Fatih Aksay'ın, konuşması sırasında, Cengiz Numanoğlu'nun duygu yüklü, tez zamanda bestelenmesini dilediğim (bilmiyorum belki de bestelenmiştir) "Beytullah'ta Ben" şiirini okuması çok etkileyiciydi. Arafat'ta vakfenin sünnet hükmünde bir özelliği olarak öğle ile ikindi namazları öğle vaktinda (öne almak suretiyle) birleştirilerek kılındıktan sonra, üç değerli duahan eşliğinde vakfe duası yapıldı. Duaların her biri, birbirinden güzeldi. Ayrıca, daha önce, tam vakfe çadırlarına vardığımız sırada Diyanet bölümünde, kimin yaptığını bilmiyorum, ama sözleriyle ve ezgisiyle gerçekten çok içten ve etkileyici bir dua yapıldı. Biz yetişemedik, ama dinleyenlerin aktarımına göre Mehmet Savaş hocamızın yaptığı Arafat konuşması da mükemmelmiş.
Arafat'ta vakfeye durmak
Arafat'ta vakfe, haccın dar zamanlı, arefe günü öğle vaktinden bayram sabahı sabah namazının giriş vaktine kadar yapılması gereken farz işlemidir. Haccın diğer farzları, ihrama girmek ile Kâbe'ye ziyaret tavafı yapmaktır. Arafat'ta güneş batıncaya kadar kalmak vaciptir. Arafat'ta vakfenin, bir süre durmaktan başka bir zorunluluğu yoktur. Arafat'ta en önemli sıkıntı, yetersiz sayıdaki tuvaletler ile vakfeyle birlikte artık hacı olan müminlerin temizlik kurallarına yeterince uymaması. Suudlu görevliler yetecek sayıda olan çöp bidonlarını sık sık boşaltıyorlar. Zilhicce ayının 8. günü olan terviye gününü arefeye bağlayan gece, Mina'da gecelemek ve sabah güneş doğduktan sonra Arafat'a çıkmak sünnettir. Mina, hem bu açıdan, hem de bayram günlerinde kalma ve şeytan taşlama açısından haccın en çok kalınan mekânıdır. Bunun için, Mina'da gerçekten güzel kalıcı çadırlar yapılmış. Arefe günü zeval vaktinden önce Arafat'ta bulunmak ve mümkünse vakfe için boy abdesti almak sünnettir. Mina'daki çadırlar, bayağı güzel sayılır, yıkanma ve tuvalet için önemli bir sıkıntı yok. Ama hacılar, bütün hac mekânlarında ve hatta yakınlarında olduğu gibi, temizlik kurallarını burada da maalesef çok ihmal ediyorlar. Arefe günü zeval (öğle) vaktinden sonra, öğle namazından önce Nemire Mescidi'nde hutbe okunması sünnettir. Vakfeyi birleştirilerek kılınan namazdan sonra yapmak da sünnettir. Vakfe sırasında abdestli olmak ve kıbleye yönelmek sünnettir; ayakta durmak, oturmaktan faziletlidir. Vakfeyi, Cebelürrahmet Tepesi'ne yakın yerde yapmak sünnettir. Türk hacılara, bu tepenin çok yakınında pembe direkler boyunca vakfe yeri ayrılmış bulunuyor. Bazı hacılar da, sağlam bir dini temeli bulunmasa da müstehap olduğunu düşünerek, bu tepede vakfe yapıyor. Arefe günü boyunca telbiye getirilir, zikir ve tesbihatta bulunulur, dua ve istiğfar yapılır. Bu gün, oruçlu bulunmamak sünnettir, çünkü oruç, vakfenin tam yapılmasını engelleyebilir.
|
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |