T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 21 OCAK 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Taha KIVANÇ

Medya nereye koşuyor?

Gazetelere okur nereden gelir? Çocuk gazete okunan bir ortamda büyür, çevresiyle ve dünyayla temasa geçtiğinde kendisi de gazete okuma ihtiyacı duyar... Bu sebeple, uzun yıllar gazete satışlarında ciddiye alınacak düşüşler yaşanmadı. Şimdiyse durum farklı: Gazeteler okur kaybediyor, bu da medya gruplarını yeni arayışlara sevk ediyor...

Almanya'da toplam gazete satışı 1994'te 31 milyona yakınmış, 2004'te bu rakam 25 milyona düşmüş... ABD'de ise 1994'te 63 milyon kadar gazete satılırken, şimdi 50 milyon sınırına yaklaşmış toplam satış...

Televizyon yayıncılığı da tehdit altında. Yetişkin insanların daha çok boş zamanı var bugün ve bunun büyük bir bölümünü TV izlemeye ayırıyorlar (Yetişkinler, Almanya'da, hergün kendine ayırabildiği 234 dakikanın 185'ini TV önünde geçiriyormuş). Ancak, internetin hızlanıp yaygınlaşmasının pek çok genci bilgisayara hapseden bir etkisi var. İlkokul çağındaki çocuklar bile artık günlerinin önemli bir bölümünü internette geçiriyorlar. Kimi sohbet odalarına takılıyor, kimi oyun oynuyor, kimi müzik dinliyor... Ailenin yetişkinleri salonda televizyon izlerken, gençler odalarından nâdiren dışarı çıkıyor...

Bu durum bile değişeceğe benziyor, cep telefonları yüzünden hem de... Yeni nesil telefonlar genci odasından çıkaracak belki, ama internete bağlanma alışkanlığını değiştirmeden... Bu defa cep telefonu ekranından sohbet odalarına girecek, müzik dinleme, film izleme, oyun ihtiyacını da hareket halinde karşılayacak...

Bu ve başka gelişmelerin yayıncıların uykusunu kaçırması gerekir, değil mi? Hayır, tam tersine. Dünyanın en büyük yayıncıları bu yeni eğilimlerden yararlanmanın peşinde... Masraflarını kısıp yeni mecralara yatırım yaparak kârlarını arttıran çok; geleceğe daha büyük umutla bakıyorlar... Fransa'nın en büyük medya kuruluşu TF-1'in patronu Patrick Le Lay, bir grup genci internet üzerinden yayınlanacak program üretimiyle görevlendirmiş... İnternette tematik Tv programı hazırlığına girdiklerinden de söz etti Le Lay. Son zamanlarda, ilgilerini, cep telefonunu daha etkili ve verimli kullanma üzerinde yoğunlaştırmışlar...

Benim belleğimden uçmuş, Doğan Yayın Holding'in yöneticileri unutmamışlar: Geçen yıl bu zamanlarda düzenledikleri ve adına 'Medyanın Davosu' dedikleri bir etkinliği "Neden yalnız kendinize açık tutuyorsunuz?" diye eleştirmişim; eleştirimi gözönünde tutup bu yılki toplantıyı başkalarına da açmışlar... Toplantıda 'dışarlıklı' olarak galiba bir tek ben vardım... Dinlediğim konuşmalardan sonra, "Keşke medya patronları ve yöneticileri vakit ayırıp toplantıyı izleyebilselerdi" deme ihtiyacı hissediyorum.

Teknolojik alanda gelişmeler, kullanılan mecra alışkanlıklarını değiştirmiyor yalnızca, habere ulaşım ve sunumu da başkalaştırıyor. Şu sıralarda en çok kullanılan deyimlerin başında 'vatandaş gazeteciliği' geliyor. Tanığı olduğu bir olayı ânında internet güncesi için kaleme alıyor insanlar, ya da her an güncellenen sitelere gönderiyor... Çektiği bir fotoğraf, ya da video kaydı varsa onları da ekleyerek... Elindeki belgeleri de yazdığı notun içine iliştirebiliyor...

Amerikan AP haber ajansı yöneticisi Thomas Brettingen, "Bugün haberde internetten daha hızlı olmamız mümkün değil, rekabeti 'doğru haber', 'derinlemesine bilgi', ve 'sağlıklı yorum' gibi alanlarda sürdürebiliriz" dedi. Singapur'da uyuşturucu ticareti yaparken yakalanan bir Avustralyalı'nın idam edildiğini infazda hazır bulunan birinin gönderdiği e-postadan öğrenmiş dünya... Birçok önemli haberin görüntülerini amatör çekimlerden sağlamışlar...

Bu gelişmeler ışığında şu soru her zamankinden daha fazla geçerli: Medyayı nasıl bir gelecek bekliyor?

Alman Axel Springel Grubu'nun dergilerinin başında bulunan Andreas Wiele, "Üçlü parolamız var" dedi ve ekledi: "Farklı olmalıyız... Marka olmalıyız... Büyük olmalıyız..." Farklı olmak giderek zorlaşıyor bugünün ortamında; marka olmak da zor. Galiba bu sebeple, önemli medya kuruluşları, 'büyük olmak' üzerinde yoğunlaşıyorlar. Axel Springer dergilerini çeşitlendirmiş, başka ülkelerde gazete çıkarmaya başlamış... Hatta, bakmışlar Polonya'ya girmek için 'Amerikan markası' olmak daha akıllıca, onlar da Newsweek dergisinin Polonyaca yayın hakkını satın almışlar. Şimdi, Polonya'da, Amerikan Newsweek dergisini Alman Springer Grubu çıkartıyor...

Bir gün önce, Doğan Grubu mensupları önünde konuşurken "Trendleri konuşmayı bırakın, trend yaratmaya bakın" demiş Aydın Doğan; bu konuşmayı sunan tanıtma filmi, sizler için kaydettiğim şu vecizeyle bitiyordu: "Geleceği bekleyecek olursan, bir geleceğin olmaz."

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi