|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 26 OCAK 2006 PERŞEMBE | ||
|
|
Batıda yaşayan Müslümanların karşı karşıya oldukları temsil sorununu aşabilmeleri hem gittikçe artan İslamophobia (İslam korkusu) hem de bulundukları toplumda Müslüman kimlikleriyle var olabilmeleri için her dönemde aciliyet arzetti. Almanya'da, İngiltere'de, Fransa'da apartman dairelerine sığınmış mescitlerdeki, (özel statü ile izin verilen) 'minareli' büyük camilerdeki imamların hem Müslümanlara hem de içinde yaşadıkları İslami olmayan topluma karşı temsil sorunu hâlâ pratik düzeyde bile aşılamamıştır. Açıkçası İngilizce, Almanca hutbe verecek düzeyde içinde yaşadıkları toplumla ilişkili önderlik sorunu bile aşılabilmiş değildir hâlâ. Önceki gün 82 yaşında vefat eden Zeki Bedavi'nin hayatı, hem İngiltere'de Müslümanların temsil sorununu aşabilecek hem Batılı bir toplumda Müslümanların sorunlarını anlamaya ve bunları çözmeye yönelik çabaları ile bundan sonra gelecek nesiller için önemli bir kilometre taşlarından biriydi. Sorun Batı'da yaşayan Müslümanların Müslüman olmayanlar nezdinde iyi tanıtılmalarından ibaret olsaydı birilerini dil kursuna göndererek bile halledilebilirdi. Oysa üç-dört nesildir Batı'da yaşayan Müslümanların sorunu, artık içinde bulundukları kültür şartlarını gözeterek yeni bir anlayış geliştirmelerini, burada karşılaştıkları durumla yüzleşerek çözüm üretecek yol gösterecek öncülük sorunu olduğu gittikce daha bir hissediliyor. Zeki Bedavi'yi, Regent's Park'taki camiye ilk defa 1978 yılında baş imam olarak tayin edenleren Ezher'den yetişmiş olmasının yanısıra İngilizce hitap edebilecek kapasitede olmasını önemsemekten ileriye bir perspektiflerinin olduğunu sanmıyorum. Pek çok imam, dini önder yalıttıkları, lokalize ettikleri ya da içinde bulundukları toplumca dışlanarak yalıtılan Müslümanları 'lokal cemaat kalıpları'nda tutmaya çalışan bir dil, uslüp geliştirebilmiştir ancak. Oysa göçmen olarak gidenlerin çocukları babalarının; inançlarını, geleneklerini koruma yöntemi olarak seçtikleri yalıtılmışlıktan farklı bir ilişki biçimine geçtiler. Ailedeki kimlikle okulda, işyerinde karşılaştığı kültür birbiriyle çelişki içindeydi; içine düştüğü kimlik sorununu edilgen yalıtılmışlık tavrı yerine protest bir tutumla aşmayı ya da asimile olarak dışlandığı dünyaya katılmayı deneyecektir. Bedavi'nin çizdiği profil İngiltere özelinde böylesi sorunlarla yüzleşme cesareti gösteren Müslüman alim, aydın tipidir. Bire bir sorunlar karşısında ürettiği çözümlere katılmayabilirsiniz; fakat onun hayatı boyunca medyada, ders kürsüsünde, eserlerinde bu sorunun farkında olarak bir dil geliştirmeye çalışan sorumluluk sahibi bir aydın olduğunda kuşku yok. Nitekim Irak işgalinde İngiltere askerlerine yönelik tutumu nedeniyle kimi politik konularda hayli uzlaşmacı olduğu için eleştiri almıştı. Malezya'dan Nijerya'ya kadar farklı coğrafyalardaki üniversitelerde ders verdikten sonra İngiltere'ye yerleşen Bedavi için bundan iki yıl önce The Guardian gazetesi, Osmanlı'nın çöküşünden sonra İngiltere'de kullanılmayan, boş bırakılan, Canterbury'deki Anglikan, Westminister'daki Katolik üst makamlarıyla eşit sayılan Başmüftülük makamını hatırlatarak, yeniden ihya edilerek burayı Bedavi'nin doldurabileceğini gündeme getirmişti. Müslümanların gerçekleştirdiği hemen her önemli eğitim, kültür kurumunun arkasında onun imzası mutlaka vardı. Okullardan, farklı yayın çalışmalarına kadar uzanan geniş yelpazede etkinlik gösteren bir eylem adamıydı. Kendisiyle kurucusu olduğu kurumlardan birinde yaptığım bir röportajda özellikle Batı'daki islamophobianın nasıl asılabileceği, Müslümanların yüzleşmek zorunda kaldığı sorunlarla ilgili görüşlerini dinlemiştim. Onun önemsenmesi gereken yanı, Britanya'nın kültürel ortamında yeşeren, Britanya'ya özgü, yerli bir 'İslam kültürü'nün oluşturulmasına yaptığı vurgu idi. Zira Hindistan'dan, Bangladeş'ten getirilen kültür gittikçe kaybolmakta, artık Batı'da doğup büyüyen ama Müslüman bir nesil yetişmektedir. Regent's Park'taki caminin kurulduğu yerde, 20 yüzyılın başlarında küçük camide imamlık yapan M.Picthall anadili olan İngilizce ve Arapça olarak hutbe okuyordu. Bedavi ise kendi anadilinde yani Arapça ve İngilizce hutbe veriyordu. Bu bile, Britanya özelinde Batı'da yaşayan Müslümanların modern dünya ile yüzleşmeleri bir yana, en azından İslamophobia sorununu aşmaları nerede durdukların göstermeye yeter.
|
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |