T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 26 OCAK 2006 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fehmi KORU

'Atatürkçü tarikat'

Medyadan gördüğü üst düzey ilgiye bakılırsa, demek 'tarikat' eğer 'Atatürkçü' ise devletin temel nitelikleri zedelenmiyor... İyi de, herhangi bir davranış tarzı ve uygulamanın 'dinî' açıdan 'sahih' sayılıp sayılamayacağına medya mı karar verecek?

Konuyu biliyorsunuz: Üsküdar'da bir camiye bir grup dadanmış; cuma namazı öncesinde erkekli-kadınlı buluşup vakit geldiğinde camiye giriyor ve son cemaat mahfilinde karışık saf tutuyorlarmış... Bu değişik cemaatin namazla ilgili iki belirgin özelliği olduğu anlaşılıyor: Kadın-erkek birlikte saf tutmaları ve cemaate mensup kadınların namaz kılarken başlarını örtme ihtiyacı duymamaları... Konu günlerdir medyada tartışılıyor.

İslâm dini en temel esaslarını dahi tartıştırmakta herhangi bir beis görmez. "Aklı olmayanın dini de yoktur" ilkesi belirleyicidir. "Farzı muhal" dedikten sonra Allah'ın varlığını bile tartışabilirsiniz. İslâm inançlarıyla ilgili kelâm kitaplarında insan aklının kavrama sınırları içerisine giren hemen her konunun asırlar boyunca didiklenegeldiği görülür. Tartışmaların illâ aynı sonuca varması da gerekmez; hem inançlarda (akaid) hem de uygulamada (fıkıh) farklı sonuçlara varıldığı çok olmuştur. Şia ile Ehl-i Sünnet ayrışması ve tarihin bir döneminde sayıları 100'lerle ifade edilen, günümüzde fıkıh alanında 4 akaid alanında 2 olarak belirlenmiş 'Ehl-i Sünnet mezhepleri' böyle ortaya çıkmıştır.

Konunun güncel yönüne girmeden bir noktaya daha temas etmekte yarar var: Bugün sanki 'ilk kez' yapılıyormuş gibi gündeme sokulan din ile ilgili tartışmaların büyük bir çoğunluğu, toplumun mâneviyata en fazla değer verdiği, sistemin de kendini 'dinî' olarak tanımladığı dönemlerde bugünkünden daha geniş bir biçimde irdelenmiştir. Bireysel açıdan her fikrin yararlandığı 'dinde müsamaha'nın sınırı, o dönemlerde, 'zındıklığın mezhep haline dönüştürülmesi' olarak konulmuştur.

Bir yönüyle, erkek-kadın karışık durulan namazın sıhhati ve kadınların başörtüsüz namaz kılıp kılamayacağı gibi konuların tartışılmasında bugün de bir beis bulunmuyor. Tek şartla: İslâmî bir tartışmanın, İslâm'ın 1400 yıldan fazla süreyle gözü gibi koruduğu dinî metinler ve uygulamalar ile metinlerin nasıl anlaşılması gerektiğine dair temel esaslar merkez alınarak yapılması gerekir. "Ben söyledimse öyledir" türü keyfî yaklaşımların dinî bir tartışmada yeri olamaz.

Bu son olayda dikkat çeken bir tuhaflık var: Uygulamayı yapanların kendileri yaptıklarını savunmuyor; onların yaptıkları üzerinde görüş üretmek yine 'klasik' din ulemasının günümüzdeki temsilcilerine düşüyor. 'Tarikat' veya 'cemaat', artık o gruba nasıl bir ad verirseniz verin, bir temel görüş ve o görüşü savunan bir kişi etrafında birleşir; Üsküdar'daki grubun hangi temel görüş ve kimin etrafında birleştiği belli değil. Uygulamayı başlatan kişi veya kişiler, kamuoyu dikkati üzerlerinde toplandığı halde, ortaya çıkıp uygulamalarının hangi temele dayandığını açıklamıyorlar.

Sorun da bu tuhaflıkta düğümleniyor zaten.

İslâmî halka içerisinde kalarak bir tartışmayı yürütmenin asgari şartı, o halkanın gerektirdiği ilkesel zemine riayet etmektir. Geçmişte ve günümüzde en aykırı dinî görüşleri savunanlar bile, o görüşlerini hangi metinlere dayandırdıklarını, vardıkları sonucu o metinlerden hangi yöntemlerle çıkardıklarını söylemeleri gerektiğini bilirdi. Bu ölçülere uymayan bir tartışmayı geçmişte kimse ciddiye almazdı; bugün de alınması için bir sebep yok.

Sözün özü şudur: Üsküdar'daki olaya karışanlar, dinî bir grup, 'tarikat' veya 'cemaat' olarak kabul edilemez; olsa olsa siyasî bir mesaj vermek isteyen 'nevi şahsına münhasır' bir grup sayılabilir.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi