|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 26 OCAK 2006 PERŞEMBE | ||
|
|
İhramdan Çıkmak
İlk taşlama yapıldıktan sonra, saçların tıraş edilmesi veya kısaltılması, ihramdan çıkmanın bir simgesidir. Bu işlem yapılmadıkça, ihramdan çıkılmaz. Temettu ve kırân haccı yapanlar, ilk taşlamanın ardından, şükür kurbanının kesilmesinden veya kesim haberi geldikten sonra tıraş olup ihramdan çıkabilirler. Tıraş veya kısaltmanın miktarı, abdestte başın meshedilme ölçütü esas alınarak, başın çeyreğidir. Tıraş veya saçları kısaltma, hacıya yeni bir görüntü kazandırarak, bir süreliğine de olsa zâhidâne yaşayıştan sonra olağan yaşayışa dönüşü simgeler. Tıraş olan veya saçlarını kısaltan hacı, cinsel ilişki yasağı sürdüğünden ihram yasaklarından yarım çıkışı gerçekleştirmiş olur. Çünkü ihramdan tam çıkış, ancak ziyaret tavafının yapılmasıyla mümkün olur. Tam çıkışla, cinsel ilişki yasağı da kalkar. Hactaki en çirkin görüntülerden birisi de, ilk şeytan taşlamadan sonra hemen orada tıraş olmak veya saçları kısaltmak. Bu işlemin, Harem sınırları içinde yapılması gerekir. Gelgelelim önemli sayıda hacı, sanırım daha çok özellikle malikî mezhebinin bağlıları, hemen şeytan taşlama yerinin yakınında tıraş oluyorlar. Saçlarını ve jiletleri yerlere atıyorlar. Binlerce hacının geçtiği caddeler, bayağı bir uzunlukta saç ve jiletle dolu. Bu korkunç görüntünün ve çevre kirliliğinin verdiği rahatsızlık sadece yürüme zorluğundan ibaret değil. Çünkü yürürken saçlara basıp kayma ve korkunç biçimde düşme tehlikesi yanında, jiletlerin ayaklarınızın herhangi bir yerini kesmesi de mümkün. Kan revan içinde olan yere düşmek veya ayağı kesilmek, sağlık açısından da çok tehlikeli. Bu yerlere saçılmış saçlar ve akmış kanlar, gerçekten de çok korkunç ve iğrenç bir görüntü veriyor ve büyük tehlikeler saçıyor. Sünneti yanlış anlamak veya böylesine kötü uygulamak, doğrusu hiç de yakışık almıyor. İlk şeytan taşlamadan sonra çil yavrusu gibi dağılan grubumuz, yeniden toparlanarak Mina'ya çok yakın olan otele gitti. Otelde bir süre bekledikten sonra Milli Görüş Norveç Grubu'nun din görevlisi Kasım Yücel hocanın yardımlarıyla, değerli dostluk kurduğum Mustafa Göksu beyle tanışıp görüşme fırsatımız oldu. Bizleri uygun odalara yerleştirdi. Gusül yapıp temizlendikten sonra saçlarımızı kısaltıp ihramdan çıktık. Bayramın birinci günü ziyaret tavafını yapmak yollardaki ve Kâbe'deki izdiham dolayısıyla bayağı zor olduğundan, tavafı ikinci güne erteledik. Doğrusu, hayli de yorgunduk. Ama bazıları gece yarısında tavafa gidip sabah namazında veya daha sonra otele dönebildiler. Bayramın ilk ve üçüncü günleri hem şeytan taşlama, hem de ziyaret tavafını yapmak zor, hatta hayli tehlikeli. Sonraki Şeytan Taşlamalar
Bayramın üçüncü günü şeytan taşlaması ilk günlerden de çok daha zor ve tehlikeli. Taşlama faciaları da bu gün yaşanıyor. Bunun en önemli sebebi, bayram geceleri Mina'da kalmanın, Şafiîler ve Malikîler tarafından farz olarak görülmesidir. Buna bir de Şafiîlere ve Hanbelîlere göre gündoğumundan öğle vaktine kadar taşların atılmasının sünnet olarak görüldüğünü eklemek gerekir. İşte bayramın üçüncü günü öğle sularında facialar yaşanmasının dinî temelleri bunlar. İnsanlar taşlamayı belirtilen vakit içinde yapmak için sel gibi taşlama yerlerine akıyorlar ve müthiş bir karmaşa, acelecilik ve bencillikle hareket ediyorlar. Caddelerdeki geliş gidişlerin karmakarışıklığı, yeterli yönlendirme olmayışı ve güvenlik önlemlerinin alınmayışı, cadde ortalarında dilencilerin, satıcıların ve su, meyva suyu ve hurma hayırları yapmak isteyenlerin denetimsizce yer almaları, faciayı hem hazırlıyor, hem de büyütüyor. Grubumuza, bayramın üçüncü günü taşlamaya akşam namazından önce gidilmemesi ve hatta otelden uzaklaşılmaması sıkıca tembih edildi. Buna rağmen tek tek gidenler olmuş, bazıları tehlike atlatmışlar. Facia yaşanacağı beklentisi vardı. Öğle sularında 343 kişinin ezildiği haberi gelmekte gecikmedi. Hava, hafif bulutluydu. Güneşin rengi, biraz hüzün sarısıydı. Güneşin bile faciaya ağladığı hissediliyordu âdetâ. Çok kasvetli bir gündü. Demek ki şeytan, amacından uzaklaştırılmış taşlamalardan etkilenmiyordu, hatta belki de görevini yapmaya asıl elverişli ortamı buluyordu. Aslında hoş bir şey olması ve zevk vermesi gereken şeytan taşlama, böylece ibadet olmaktan çıkıp insan canına mal olan vahşete ve cinayete dönüşebiliyor.
|
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |