T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
S P O R 1 ŞUBAT 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Ali BAYRAMOĞLU

Eski yüzlerle yeni dönem

Kaybetmesini bilmeyen, kaybettiği zaman da hazmetme yeteneğinden mahrum anlayış, futbol kültüründe radikalizmin temsilcisidir.Türkiye bu radikalizmle hesaplaşmalıdır.

6 Şubat Türk futbol tarihinde önemli bir gün olacak. O gün FİFA İsviçre maçı dosyasını karara bağlayacak.
Bizim geçiştirdiğimiz, dünden bugüne yok saymaya çalıştığımız o rezalet karşımıza bakalım nasıl bir sonuç ve cezayla çıkacak?
Temennimiz elbet Türkiye'nin bu badireyi az bir cezayla atlatmasıdır.
Bu, hem Türkiye'nin ve Türk futbolunun imajı açısından hayatidir. Hem önümüzdeki dönem Türk futbolunun önündeki engellerin bertaraf edilmesi açısından önemlidir.
Madalyonun bir yüzü böyle...
Ya diğer yüzü?
İsviçre maçında yaşanan rezaletin derin anlamı ne olacak?
Bu rezalette maddi ve manevi sorumluluk taşıyan futbol adamları, yöneticiler ve teknik direktörler hemen hiçbir yaptırıma maruz kalmadan, üstelik meşruiyetlerini tazeleyerek tekrar karşımızda duruyor ve yeni dönemde "Türk futbolunun taze yüzleri" olma iddiasını taşıyorlar.
Peki nasıl oldu bu?
İsviçre maçı rezaleti Futbol Federasyonu'nun olağanüstü toplanmasına yol açtı...
Ne var ki bu olağanüstü genel kurul İsviçre maçını vesile kılarak tümüyle farklı gündem oluşturdu. Gelen kurula klikler ve kulüpler arası kavgalar, parsa paylaşımı, pazarlıklar hakim oldu.
Sonunda fatura adı da konmadan sadece Levent Bıçakçı'ya çıktı.
İsviçre dramının manevi sorumlusu olan teknik heyet Fatih Terim liderliğinde yerini korudu.
Üstelik Haluk Ulusoy'un ilk icraatı Terim'le el sıkışmak oldu. Terim iki gün önce bir televizyon programında yetkilerini ve yardımcılarını olduğu gibi koruyacağını söylüyordu.
Ne ala!
Dün dündür bugün bugün...
Değil mi ki 2008 Avrupa Şampiyonası'nın kurarları da çekildi, dolayısıyla milli takımın futbol gündemi Dünya Kupasını şimdiden geride bıraktı. Yeni dönem Terim ve ekibinin Türk kamuoyu ve futbol federasyonu nezdinde aklanmasına vesile oldu.
Ne var ki bu durum benim hoşuma gitmiyor...
Fatih Terim çok parlak ve yetenekli bir teknik adam olabilir. Piyasadakilerin en iyisi de olabilir...
Ancak o kaybetmesini bilmeyen, kaybettiği zaman da hazmetme yeteneğinden mahrum bir teknik adamdır. Dolayısıyla futbolda, futbol kültüründe radikalizmin temsilcisidir. Kendine has yöntemleriyle kazandığı ve kazandırdığı her sportif başarı, spor kültürü hanesine bir eksi ya da kayıp olarak yazılmaktadır...
Madem işe Türk usülü devam edeceğiz, devri sabık yaratmayacağız, hataları milliyetçilik duygusunun ardına atacağız, en azından umalım ki İsviçre hadisesi Terim'i biraz etkilemiş olsun...

Kurşunlar kime?

Fatih Tekke ve Gökdeniz Karadeniz'in arabalarına sıkılan kurşunlar işlerin ne noktaya geldiğini, mafyanın futbola ne denli bulaştığını gösteriyor.
Özellikle Gökdeniz'in arabasına sıkılan kurşunların, bu futbolcunun karıştığı bahis meselesiyle ilgisi var mı?
Kanaat ve görüntü o yönde...
Bu ihtimal bile, kuralların ve ahlakın, her zaman ve her koşulda futbolcu ve yetenekten önde geldiğini söylüyor. Kirli oyunlara yönelik her göz yumma, örneğin Gökdeniz'in ülke futboluna sportif katkısını abartarak suçu göz ardı etme futbolun suyunu kirletiyor..
O zaman şunu görmek gerek:
Bu kurşunları üreten futbol dünyasının bizatihi kendisidir.

En küçük Fenerli: ÖMER

Bir gün herkes Fenerbahçeli olacak sözü, Fenerliler için hem bir güç ifadesi hem tatlı bir hülyadır.
Bu söz, Fenerbahçe rakipleriyle arasındaki farkı açtığı müddetçe sadece bir hülya olarak kalmayacak gibi görünüyor.
Galatasaray'ın UEFA Şampiyonu olduğu dönemde nasıl kimi Fenerli ve Beşiktaşlılar'ın çocukları sarı-kırmızılara gönül vermişse, bu kez de yeni nesilde gönüller sarı lacivert renklere kayıyor.
En azından benim çevremde bu böyle. Tadını da çıkarıyorum doğrusu, genç Fenerbahçelilerle tanışmak, arkadaşlık etmek benim için büyük bir keyif oluyor.
Ömer hem en genç arkadaşım, hem en genç Fenerli arkadaşım...
Yukarıdaki resim onu Fenerbahçeliler'e takdimimdir.
Bu köşe bundan böyle küçük Ömer gibi Fenerbahçelilere, elbet küçük GS ve BJK'lilere de açık olacak...


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi