|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 1 ŞUBAT 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
|
Demişti ki, "Memlekete hizmet etmek istiyorlarsa, karılarını boşasınlar..." Bunu diyen, bir dönem MGK Genel Sekreterliği de yapmış bulunan bir değerli emekli komutan. Kendisini, son zamanlarda küçük televizyon kanallarının tartışma programlarında izliyoruz. Mutlaka çok dolu, çok birikimli, çok donanımlı bir asker. Ekonomiden siyasete, tarihten sosyolojiye, her konuda fikri var. Genel Sekreterlik görevini yürüttüğü dönemde, ilginç bir açıklama yapmış, dikkatleri üzerine toplamıştı... Hani, "AB bize göre değil, Amerika'yla ve bölgede yalnızları oynayan Rusya'yla iş tutalım, hatta gerekirse İran'ı yanımıza alalım" açıklaması... Türk entelijansiyası, haftalarca, Paşa'nın aslında ne demek istediğini tartıştı. Demek istediği açıktı oysa: "Türkiye AB hedefinden vazgeçsin..." İlk bakışta rasyonel bir teklif gibi görünüyordu. Elbette dış politika rotasını öncelikle "bölgesel güç" olmaya doğru çevirmeli ve uzak-yakın komşularımızla ittifak yolları aramalıydık, ama Paşa'nın teklifi, nasıl derler, sanki biraz da "Avrupa Birliği ve demokrasi karşıtlığı" temelinde gündeme gelen/getirilen ittifak arayışından kaynaklanıyordu. Paşa'yı dinlerken şaşırmıştım. Tıpkı, Enver Paşa-Muhsin Ertuğrul diyaloğuna şaşırdığım gibi. Başımıza Birinci Dünya Savaşı felaketini sardıran Enver Paşa'yı çoğumuz, hayalperest ve gözü kara bir asker olarak biliriz. Paşa, aynı zamanda sıkı bir entelektüelmiş. Bunu, Muhsin Ertuğrul'un, romancı Adalet Ağaoğlu'na anlattıklarından öğreniyoruz. Mesela, Paşa bir gün Muhsin Ertuğrul'u çağırtıyor ve ona Darulbedayi hakkında sorular soruyor. Muhsin Ertuğrul'un ne anlattığını bilmiyorum, ama Paşa'nın "öneri" sadedinde söyledikleri son derece ilginç: "Bütün bu anlattıklarınız güzel... Güzel de, lâkin niçün bir İbsen yok? İbsen'in bir oyununu temsil etsenize..." Enver Paşa İbsen'den hangi oyunları mı istemiş? Şaşıracaksınız! Neredeyse "deneysel tiyatro"nun ipuçları sayılacak ve (dönemine göre) oynanması kadar algılanması da zor "Nora" ve "Hedda Gabler"i... Bu örneği görünce, insanın aklına ister istemez, Picasso'ya kitakse "Ne var bunda, ben de yaparım aynısından" deyip, darbe geleneğini resim sanatına taşıyan darbeci general geliyor... MGK Genel Sekreterliği yapmış bulunan değerli komutan da, bir vakitler, döviz darboğazına çözüm olarak şu öneriyi getirmişti: "Alırsın kağıdı, yeşile boyarsın, al sana dolar..." Başka güzel açıklamaları da vardı Paşa'nın. Mesela, bir Avrupa ülkesinde gurbetçilere yaptığı konuşmada şu önemli hususların altını çizmişti: - İslam'da hacı-hoca yoktur, mezhepler yoktur, Alevilik yoktur. - Öcalan'ı asmayarak cezalandırıyoruz; çok kötü şartlarda yaşatıyoruz onu, hali perişan. - Bizi AB'ye almayacaklar. Zaten 33 bin insanımızı da AB öldürdü, PKK örgütünü AB kurdurdu. - Düğüne giden dindar bir kadın ısrar üzerine oynamaya başlar; önce 'Allahım günah yazma' der, müzik hızlanınca da 'Allahım ister yaz, ister yazma' der... - Dünyanın hiçbir yerinde rastlamadığım yobazlığı Brüksel'de gördüm; bayanların pantolon üzerine etek giydiği tek yer burası. - Başörtünün dinle alakası yoktur. - Duydum ki içinizde az da olsa basın mensubu varmış; sizi dışarı çıkarmıyorum, ama konuşulanları dışarı sızdırmaya kalkmayın, başınızı belaya sokmayın. Bu örnekleri niçin anlattım? Bilmiyorum aslında... Eskiler, "asker" ve "entelektüel" sözcüklerini galiba daha sık telaffuz ederlerdi; bu iki sözcük neredeyse birbirinin mütemmim cüzüydü...
|
![]()
| ||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |