|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 1 ŞUBAT 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
|
İçinizde Tayyip Erdoğan'ın veya Deniz Baykal'ın servetini merak eden var mı? Anladığım kadarıyla, Deniz Baykal ve arkadaşları Ak Parti liderinin malvarlığını merak ediyor, Tayyip Erdoğan da CHP liderinin... Geriye kalanlarımız, geniş kitleler ise, her gün giderek tırmanan siyasî söz düellosunu yadırgayarak izliyor... İnsan kendisinin de yolculuk ettiği gemiyi kazmayla deler mi? Siyasîlerin bugün yaptığı bu. Bir süre sonra, 'siyasetçi eşittir yolsuzluk' denklemi yeniden kurulacak ve kaybedilen itibarı onarmak üzere yardım çağrıları bir kez daha duyulmaya başlanacaktır. Servet üzerinden yürütülen siyasî kampanyaların bugüne kadar izlediği yol budur. Tayyip Erdoğan'ın servetinde açıklanamayacak bir yön var mıdır? Sanmıyorum. Ya Deniz Baykal'ın? Açıklandığında onun malvarlığının da beni hayrete düşürmesini beklemem. Bizde insanlar gelecek endişesi taşır ve bu sebeple işten de dişten de artırarak tahkimat yaparlar. Vergi tahsil edemeyen sistem ise herkesi başı öne eğik tutar. Gizlilik 'Nereden buldun?' sorusuna cevap verememekle ilgilidir; Türkiye'de "Nereden buldun?" sorusu yasal açıdan kimseye sorulamaz zaten. Bugünkü tartışma, yasal bakımdan da moral açıdan da anlamsızdır ve tartışmayı yürüten taraflar ile siyasî sistemi zedelemekten başka bir işe yaramaz. Esas tartışılması gerekeni ben söyleyeyim: Sistemden yararlanabilecek konumda bulunanlar, etkilerini yanlış amaçla kullanıyorlar mı? İktidar partisi yetkilileri, o yetkililerin yakınları, işbaşına getirdikleri bürokratlar, yasal olmayan yollardan veya yasaları eğip bükerek, haksız yere mal ve mülk ediniyorlarsa bu yanlıştır. CHP'nin İş Bankası ilişkisi için de durum bundan farklı değil: Ülkemizin en büyük finansman kurumu olan İş Bankası üzerindeki etkisini, CHP, yandaş zengin etme veya başka amaçlarla kullanmakta, banka ilişkisi sebebiyle elde edilen bilgiler kişisel zenginleşme aracı yapılmakta mıdır? CHP bunu yapıyorsa yaptığı yanlıştır. Bu iki nokta dışındaki tartışmanın siyasette bir anlamı olamaz. Tartışmayı bu sınırlar içerisine çektiğimizde ise ortada üzerinde durmaya değecek bir yön bulmak çok güç. CHP-İş Bankası ilişkisinin kötüye kullanıldığına dair bilgi ve belgelere sahipse iktidar partisi, onları kamuoyuyla paylaşabilir elbette. Ya da, muhalefet, iktidar partisi yöneticileri ve yandaşlarının yolsuzluk yaptığına dair belge bulmuşsa konuyu Meclis gündemine taşıyabilir. Ancak, siyasetçiler ve siyasî sistemi kuşku altında bırakacak her tartışma beklenenin tam tersi bir sonuç getirecektir. Her güç kendini sömürecek asalaklar üretir. Bu hüküm cümlesindeki 'güç' en geniş anlamıyla kullanılıyor. Kimse kendini aldatmasın. Hükümet, bütün siyasi partiler, sivil-asker bürokrasi, hatta medya ve büyük servet sahiplerinin etrafında türediler yer alır ve gücü kendi çıkarları istikametinde kullanmaya çalışırlar. Tayyip Erdoğan başbakan diye öyleleri harama el uzatmaktan geri duracak değil; ya da Deniz Baykal'ın hışmı gözü dönmüş partilileri caydırmaya yetmez... Önemli olan, sistemi asalak üretmeyecek hale getirene kadar sorumluların gözünü dört açmasıdır. Bugün bunun tam tersi yapılıyor ve asalak sömürücüler bu karmaşa ortamında daha rahat hareket ediyorlar. Siyasilerin esas görevi bizleri yolsuzluk yapılamayacak bir ülkeye kavuşturmaktır.
|
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |