T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 1 ŞUBAT 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mustafa KUTLU

Hayvan sevgisi

Hayvanları seveceğiz ama, nerede onlar. Nereye gittiler? Meselâ hiç çoktan beri hasretine yandığımız öküz'ü gören var mı?

"İrençberler hoşça tutun öküzü" diyen şairin kemikleri sızlıyor mu?

Öküz; o mütevekkil, mütehammil, mütevazı hayvan kimbilir kaç bin yıl insanoğlunun hizmetinde çalışıyordu. Bunca yıllık sevgiliyi motora değişiverdik. İlginç bir yanı yok ki, hayvanat bahçelerinde de bulunsun. Unutulup gitti işte.

Ya deve, ya at, ya arkadaşımız "eşşek".

Her gün işe giderken geçtiğim yol kenarında, nasılsa boş kalıvermiş bir arsada, epeyce bir zamandan beri sabahları bir ağaca bağlı yaşlı bir eşek görüyorum. Hâlâ bu hayvanla, yolculuk ve yoldaşlık edip, süt taşıyan, ot taşıyan, odun kömürü taşıyan, ne bileyim bir şeyler taşıyan insanlar var. Orada kuyruğunu, kulağını ağır hareketlerle kıpırdatan bir eşek işte. Mahzun gözleriyle gelip geçenlere bakıyor, "Bir ben kaldım emektar, benden sonra çocuklar resmime bakar ancak" diye düşünüyor.

Balkon çocukları horozu da tanımıyor.

Tavuk diye, marketlerde soyulmuş, ayıklanmış sarı-pembe gövdeleri biliyor.

Kümesteki arkadaşın yumurtalar üzerinde bir uzun zaman kuluçkaya yatmasını, sonra bir gün, cıvıltılar saçarak arkasına bir sürü civciv katarak çayırda kurum satarak yürümesini görmediler ki. Bir anaç tavuğun civcivler üzerine yönelecek herhangi bir tehlike anında nasıl çırpındığını izlemediler ki.

Civcivler makinalardan çıkıyor artık. Bir otomobilin yedek parçaları gibi tornadan veya presten pıtır pıtır dökülüyorlar. Bir yabani ot ile, bir çocukla, bir köpekle, tatlı tatlı eşinecek bir çöplükle, bir küçük solucan, bir mısır tanesi, avlanacak bir böcekle karşılaşmadan büyüyorlar.

Kangal itleri artık sürülerin ardında dik dik dolaşmıyor; apartman aralıklarında, fabrika önlerinde, villa girişlerinde bağlı bulundukları zincirleri yalıyor.

Sadece ve sadece sürünün yanında yürürken kimlik ve kişiliğini bulan, bu yüzden meşhur olan, bu asaletli hayvanların şehirde fiyaka olsun diye kullanılan iri jeeplerden farkı kalmadı.

Hayvanlar hayatımızda yüzbinlerce yıldan beri tuttukları yeri bir bir terkedi-yor. Aldığımız bilgilere göre her yıl bir yığın hayvanın nesli kesiliyor.

Artık kırda bir çalılıktan ansızın bir tavşan fırlamıyor.

Önümüzden pırrr diye bir keklik sürüsü havalanmıyor.

Bülbül şiirlerde, turnalar türkülerde kaldı.

Bana lütfen şehirlerde aksesuvar misali beslenen süs köpeklerinden, muhabbet kuşlarından bahsetmeyin. Hayvanat bahçelerinden, akvaryumlardan söz etmeyin.

Evet biliyorum, hayvanların yerine de, insanların yerine de artık âletler geçiyor. Genetik mühendisliği aldı başını gidiyor. Çok geçmez o çizgi filimlerde, bilim-kurgularda gördüğümüz yarı insan-yarı hayvan yaratıklar da arz-ı endam ederler. Çocuklar robotlarla dostluk kurar.

Can kuşu kafesinden uçar.

Hayvan sevgisi neden sonra mevzuatın, kanunların, derneklerin, tartışmaların, filimlerin, kitapların konusu haline gelir.

Geldi bile.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi