|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 1 ŞUBAT 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
|
Tarih içinde inançların serüveni, aynı zamanda insanlığın da serüvenidir. Tarihin hiçbir döneminde insanlığın ekonomik, siyasal ve kültürel gelişimini inançlardan bağımsız olarak düşünmek mümkün değildir. İnançların serüveni, Babil, Mısır, Yunan, Roma, Batı, İslam, Hint ve Çin kültürleriyle nesilden nesile geçerek devam etmektedir. İnançların ortaya çıkışları, yükselişleri, gerileyişleri ve birbirleriyle ilişkileri, kültür, politika ve ekonominin ana inceleme ve araştırma konuları olmuştur. İnançların ekonomik, siyasal ve kültürel hayat üzerindeki etkilerini ortaya koymada iki ana yaklaşım vardır. Bu yaklaşımlardan birinde inançlar pozitif, diğerinde ise, negatif bir dinamik olarak ele alınırlar. Geçen yüzyılın Avrupa'sında bu yaklaşımlardan birinin öncülüğünü Weber, diğerinkini de Marx yapmıştır. Marx sanat, bilim, edebiyat, hukuk, aile ve kültürü, üretim biçimi oluşturur derken, Weber özelde Protestan ahlakı, genelde din oluşturur demektedir. Tarih içinde inançların kandili hiçbir zaman sönmemiştir. Işığını inançlardan alan bir kandil ekonomik, siyasal ve kültürel yapıya binlerce kandil olarak yansır. Çünkü inançlar toplumun odak noktasına konulmuş güneş gücünde ve güneş parlaklığında bir kandile benzerler. Bir kandilin çevresine yerleştirilen bin aynada yüzbinlerce kandile dönüşür. İnançlar da toplumun merkezinde yer alan düşünce kaynaklarıdırlar. Ekonomik, siyasal ve kültürel hayatta yüzbinlerce eyleme dönüşürler. Hafta sonunda Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı, TGTV'nin oluşturduğu "Sivil Toplum Akademisi"nin düzenlediği toplantıda Ayhan Oğan, Hülya Odabaşı, Şaban Odabaşı, Necati Ceylan, Fatih Öner, Niyazi Eruslu, Necmettin Okyay, Aysel Ünal, Mehmet Okyay, Tahsin Ekinci, Mustafa Özkaya ve diğer katılımcıların soru ve katkılarıyla "Gönüllü Kuruluşlarda Girişimcilik ve Girişim Kültürü"nü tartıştık. İnançların güçlü olduğu toplumda, mesleği, yaşı ve eğitimi ne olursa olsun, herkes kendisini toplumu zenginleştiren iyilikleri büyütmekten, yoksullaştıran kötülükleri de önlemekten sorumlu olarak görür. Bunun için, inançların etkili olduğu her ülkede, ekonomik, siyasal ve kültürel hayatı dönüştüren gönüllü kuruluşlar güçlü, girişimcilik kültürü de zengin olur. İnanan insan arabasını dağdan aşırır, inanmayan ise, düz yolda şaşırır. Ekonomik, siyasal ve kültürel alanda ister özel, ister kamu, isterse de gönüllü olsun, her kurum ve kuruluşta başarı, gereği yerine getirilirse sağlanır, getirilmezse sağlanmaz. İnancına eylem katmasını bilen, risk almaktan çekinmeyen ve yenilik yapmasını başaran girişimcilerin kendileri gibi, öncülük yaptıkları kurum ve kuruluşlar yıkılıp, yok olup gitmezler. Hiçbir alanda başarı ve başarısızlık kendiliğinden ortaya çıkmaz. Tarihin her döneminde inançların ışığını söndürmeye çalışan toplumlar değil, onların ışığını hayatın bütün boyutlarına yansıtmaya gayret edenler varlıklarını korumuş ve bugünlere gelmiştir. İnançsızlığı inanç haline getirenlerin uzun ömürlü oldukları görülmemiştir. Girişimcileri, kurum ve kuruluşlarıyla inançlarının ışığına bir kandil yakarak destek olan toplumlar, Kıyamet'e kadar varlıklarını sürdüreceklerdir. Dünyadaki gelişmeler, belirleyici olarak, üretim biçimini gören Marx'ı değil, inanma biçimini gören Weber'i doğrulamıştır.
|
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |