|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 2 ŞUBAT 2006 PERŞEMBE | ||
|
|
Büyük fırsat kaçtı... Muhalefet destek verseydi, çoğunluğun (en başta CHP'nin) "cunta anayasası" diye şakvada bulunduğu 82 Anayasası'ndan kurtulacaktık. YÖK diye bir meselemiz olmayacaktı. Dokunulmazlıklar kalkacak, mal birdirimi konusunda daha şeffaf bir uygulamaya gidilecekti. Olabilir miydi? Liderler, seçim öncesinde verdikleri söze riayet etselerdi, edebilme olgunluğunu gösterselerdi, olabilirdi. Muhalefet, bazı tabuları ve "hikmetinden sual olunmaz bürokrasiyi korumak" adına, Anayasa değişikliğine sıcak bakmıyor, sadece siyasi dokunulmazlıkların kaldırılmasını istiyor, mal bildiriminin şeffaflaştırılması konusuna hiç yanaşmıyor. Hükümet ise, mal bildirimi ve dokunulmazlıklar konusunda yapılacak "sınırlı düzenleme"nin kürsü dokunulmazlığını etkileyeceğini öne sürüyor. Başbakan Erdoğan, önceki gün yaptığı açıklamada şöyle diyordu: "Akıl ve sağduyu çerçevesinde kamusal sorumluluğu olan herkesi topyekün açıklık ve şeffaflaşma sürecine taşıyacak her türlü girişimi tartışalım. Biz bunlardan kaçmıyoruz. Bunu yaparken siyaset ve siyasetçiyi diğer kurumlardan ayırmamalıyız. Mal bildirimi esaslarını ancak az önce işaret ettiğim kamusal sorumluluk sahibi herkesi eşit biçimde değerlendirerek şeffaflaştırabiliriz.'' Demek ki, bu meselelerin "mesele" olmaktan çıkması için, yapılacak şey basitmiş... Kamusal sorumluluk taşıyan herkesi işin içine katmak. Muhalefet böyle bir işe öncülük edemez mi? Siyasetçilerin, parti liderinin, gazete patronlarının, genel yayın yönetmenlerinin, köşe yazarlarının, askerlerin, bürokratların, kısacası kamusal yükümlülük taşıyan herkesin mal bildirimini şeffaflaştıran bir yasal düzenleme öneremez mi? Dokunulmazlıklar konusu, ha keza. Pekala muhalefet, "Bütün dokunulmazlıklar kaldırılacaksa, biz buna evet diyoruz, ama siyaset aleyhine zaaf oluşturacak düzenlemelere karşıyız" diyen Başbakan'a destek verebilir, daha şümullu bir "dokunulazlık paketi" hazırlayabilir. Bunu yapmıyor. Hele, "YÖK" ve (kendi ifadeleriyle) "cunta Anayasası" konusunda kılını dahi kıpırdatmıyor. Hatırlarsanız, hep o sloganla karşı çıkarlardı: "Türkiye, ilkel cunta Anayasası'ndan kurtulmadıkça demokratikleşemez..." Hatta, meseleyi şahsileştirip, "beşi bir yerde Anayasası" filan derlerdi. Bunu programlarına da almışlardı; antidemokratik YÖK'ü ortadan kaldırmak, daha demokratik, daha insan onuruna yakışır bir anayasa yapmak CHP'nin öncelikli hedefleri arasındaydı. Çünkü, Anayasamız, "devletin hukuku"nu gözeten, bireye karşı devleti koruyan, benzerine ancak totaliter ülkelerde rastlayacağımız "antidemokratik" bir metindi... Sadece CHP'liler böyle düşünmüyordu... Bütün siyasiler, bütün hukukçular, bütün yüksek yargı mensupları, bütün sivil toplum örgütleri aynı görüşteydi. Fakat Anayasa'yı değiştirme fırsatı ortaya çıkınca, Baykal "Nereden çıktı bu?" diye tepki gösterdi. AK Parti'nin seçim öncesi topluma vaadinde böyle bir şey yokmuş... Recep Tayyip Erdoğan'la çıktıkları televizyon programında da bunlar konuşulmamış, konu hükümetin acil eylem planında da geçmiyormuş, Başbakan'la yaptıkları ikili görüşmelerde de hiç gündeme gelmemiş, nerden icap etmiş bu Anayasa değişikliği... Dileriz Baykal bu kez aynı hatayı yapmaz, Başbakan'ın çağrısına olumlu cevap verir ve mal varlığı konusunu şeffaflığa kavuşturur... Tabii bu sürece, aynı zamanda TÜSİAD üyesi, aynı zamanda müzik yapımcısı, aynı zamanda trafik müşaviri, aynı zamanda murahhas aza, aynı zamanda holding ortağı, aynı zamanda canlı hayvan kaçakçısı bazı "gazeteci" büyüklerimizin de katkı sağlaması gerekiyor. İsimleri önemli değil. Onlar kendilerini biliyor.
|
![]()
| ||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |