T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 2 ŞUBAT 2006 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Davut DURSUN

Televizyon yayıncılığının 38. yılı kutlanırken...

Türkiye'de ilk televizyon yayınının yapıldığı 31 Ocak 1968 tarihinden bu yana 38 yıl geçti. Radyo ve televizyon yayıncılığı konusunda devlet tekelinin bulunduğu dönemde başlayan televizyon yayınları aradan geçen sürede büyük bir gelişme gösterdi.

1961 Anayasası radyo ve televizyon yayıncılığında devlet tekelini kabul etmiş ve bu tekelin özerk bir kuma tüzel kişisi olarak teşkilatlandırılan Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT) tarafından kullanılmasını düzenlemiştir. Bu yapı doksanlı yılların başına kadar devam etmiştir.

Soğuk Savaş döneminin sona ermesi ve tüm dünyada liberalleşme eğiliminin öne geçmesiyle radyo ve televizyon yayıncılığı alanındaki devlet tekeli uygulaması ciddi şekilde eleştiriye maruz kalmıştır. Başlıca insan haklarından biri olan ifade hürriyetinin kullanımına dayanan radyo ve televizyon yayıncılığı alanındaki devlet tekeli uygulaması hızlı bir şekilde sona ermiştir.

Aslında otoriter sistemlerin bir uygulaması olan radyo ve televizyon yayıncılığı alanındaki devlet tekeli, Türkiye'de önce fiili olarak kalkmış ve arkasından 1993'te Anayasa'nın ilgili maddesinde yapılan (madde:133) değişiklikle hukuki olarak da sona ermiştir. Bu değişiklikten sonra radyo ve televizyon yayıncılığı alanına özel radyo ve televizyonlar girmiş ve bugünkü konuma gelinmiştir. Bugün bu alanda yerel, bölgesel ve ulusal düzeyde yayın yapan toplam 253 televizyon ve 1089 radyo faaliyet göstermektedir.

İlk yayının yapıldığı tarihten bu yana geçen zaman zarfında radyo ve televizyon yayını yapan kuruluşların sayısında, yayıncılık teknolojisinde ve yayınların içeriğinde önemli gelişmeler olmuştur. Özellikle "bilgi çağı", "enformasyon toplumu" gibi kavramlarla anlatılmak istenen insanlık hayatının son dönemindeki gelişmelerin merkezinde iletişim ve dijital teknolojilerdeki gelişmeler yatmaktadır. Bilhassa elektronik alandaki gelişmelerle ses ve görüntünün bir yerden bir başka yere çok hızlı şekilde herhangi bir engelle karşılaşmaksızın nakledilmesinin mümkün olması bu alanda büyük bir devrim yaratmıştır. Genellikle "küreselleşme" olarak ifadesini bulan olgunun temelinde bu gelişme yatmaktadır.

Televizyon ve radyo kuruluşlarındaki sayısal artış ve teknolojideki büyük gelişme aynı zamanda sektörde bir kaos, belirsizlik ve kötü amaçlı kullanım sorunu gibi yeni sorunlara da yol açmıştır. Bu sektörün dinamizmi, kamu otoritesini denetleme ve düzenleme noktasında ciddi sorunlarla karşı karşıya getirmiş bulunmaktadır.

Bugünlerde üzerinde durulması gereken en önemli nokta televizyon yayıncılığında özellikle içerik konusunda gelinen noktanın sorgulanmasıdır. İlginçtir ki TRT'nin 38. yılı kutlamalarıyla yazılı basında şu andaki televizyon yayıncılığının sorgulanmasına yönelik yazıların yer alması aynı zamana rastlamaktadır. Pek çok kişi Türk televizyonlarını izlemediklerini ve televizyon yayıncılığının kendisini bitirmekte olduğunu yazmaktadır. Televizyon yayıncılarının bile mevcut yayıncılık düzeyini savunmaları mümkün olmuyor ve sadece "ne yapalım reytingler bizi bu tür yayınlara mecbur bırakıyor" gibi bir gerekçe tekrarlanıyor. Her şeyden önce tüm radyo ve televizyonların mevcut durumu masaya yatırıp sektörün nereye doğru gittiğini sorgulamaları, sektörü pençesine alan düzeysizliğin topluma nasıl bir fatura çıkaracağının tartışılması gerekiyor.

TRT yayıncılığın içeriği ve kalitesi konusunda kendisini farklı noktada görmekle beraber sorunsuz bir konuma sahip olduğu söylenemez. En basitinden "kamu yayıncılığı" konseptinin masaya yatırılması ve gelişmeler ışığında kapsamın yeniden belirlenmesi gerekmektedir. İzleyiciler açısından "kamu yayıncılığı" yapan TRT yayınları ile özel televizyonların yayınları arasında ne gibi farkın bulunduğu çok net değil. Başta TRT olmak üzere tüm televizyon ve radyo kuruluşları, yayınların içeriğini masaya yatırıp tartışmaya açmalı ve yayıncılar ortak ilkeler çerçevesinde bütünleşmelidir. 38 yıl sonra gelinen noktanın muhasebesi yapılmalıdır.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi