T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 2 ŞUBAT 2006 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Koray DÜZGÖREN

"Biz gerçeklerin ortaya çıkmasını pek sevmeyiz"

Gazetenin birinde bir başlık: "Bu raporlar can sıkar." Türkiye-İsviçre maçı sırasında ve sonrasında çıkan olaylarla ilgili FİFA Disiplin Kurulu'nun elindeki raporlardan söz eden bir haberin başlığı bu. Haberde, bu maçtaki olaylar nedeniyle FIFA'nın önümüzdeki günlerde vereceği kararda dikkate alacağı bazı raporlardan alıntılara da yer verilmiş. Tahmin edilebileceği ve başlıkta da belirtildiği gibi bu raporlar Türkiye açısından pek parlak değil. Gözünüzden kaçmış olabilir diye haberin bu bölümünü aynen aktarıyorum:

"Türkiye aleyhine en ağır ifadeleri içeren raporun sahibi İngiliz güvenlik sorumlusu Alan Hutchings, raporunda, 'Tribündeki atmosfer düşmancaydı. Sahaya havai fişekler atıldı. Demir parmaklıkların olması büyük bir facianın yaşanmasını önledi. Maç sonrası yaralanan Stephane Grichting idi. Hayaları şişmişti ve kan geliyordu. Olayı soruşturmak için birçok insanla konuştum, hiç kimse yardımcı olmak, açıklama yapmak istemedi. Görüştüğüm polis şefi beni dinledi ve omuzlarını silkip yürüdü gitti. Stat müdürü bana video filmin son 30 saniyelik bölümünü gösterdi. Türk Futbol Federasyonu'nun bütün yetkililerinin vurdumduymazlığı ve isteksizliği Grichting'in başına gelenlerin tek sebebidir. Bu asla mazeret kabul etmeyecek bir rezalet ve fiyaskodur. Türk polisi, stat yetkilileri ve Türk Federasyonu yetkilileri gerçekleri biliyor ama söylemeye ve mahkemeye yardımcı olmaya yanaşmıyor. Türkler gerçeklerin ortaya çıkmasını engelliyor' ifadelerini kullandı."

Maçın Güvenlik Sorumlusu'nun gözlemleri, bize ne kadar da tanıdık gelen ifadeler değil mi? Ne diyor İngiliz? "Türkler gerçeklerin ortaya çıkmasını engelliyor." Bilmez miyiz böyle olduğunu! Bu, belki de bizim en önemli hasletlerimizden biridir. Biliriz, ama bilmez gibi yaparız. Çünkü taptığımız devletimizin en önemli hasletlerinden biridir bu yaklaşım. Böyle olunca da bu hasletin diğer kurum ve hatta kişilere geçmemesi düşünülemez.

Nitekim her olayda bunu bir kere daha görüyoruz. Belki birçoğumuz bundan gurur duyabilir. Hatta bu satırların müellifi İngiliz gözlemciye verip veriştirmiş olabilir. Hatta sonra, "İşte, gördünüz mü, herkes Türklere ve Türkiye'ye düşman" lafını da edebiliz. Hatta şimdiden, "Danışıklı bir döğüş sonrası, Türkiye düşmanı raporlarla Türkiye'nin cezalandırılacağına" inanıyor da olabiliriz.

Geçtiğimiz günlerin bazı olaylarına bakalım. Abdi İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca'nın hikayesini hatırlayalım. Biliyorsunuz, birkaç kişi dışında kimse, devletin hiçbir kurumu gerçeğin ortaya çıkmasını istemedi. Geçmişin karanlıklarda kalan malum sorularını bir tarafa bırakalım. Ağca'nın erkenden salıverilmesi için bu kadar 'organize hata' nasıl yapıldı, bu dahi soruşturulmadı.

Malum: "Türkler gerçeklerin ortaya çıkmasını pek istemez."

Ya Meclis Komisyonu'nun Şemdinli olaylarıyla ilgili hazırladığı raporun başına gelenlere ne demeli? Her nasılsa taslak rapora girmiş olan, General Büyükanıt'ın, olaylara karışan astsubay Ali Kaya için, "Tanırım iyi çocuktur" sözlerinin yargıyı etkileyebileceğine ilişkin bölümün bir iki 'demokratik' tartışma sonrasında rapor metninden çıkartıldığını biliyoruz. Böylece, iki CHP'li alt komisyon üyesi de "gerçeklerin ortaya çıkmasını istemediklerini" beyan etmiş oldular.

Daha sonra AKP'li üyelerin de bu 'operasyon'u kabul ettiğini ve 'gerçeğin' raporda yer almasını istemediklerini öğrendik. Bu duruma şaşmadık ama, dürüstlüğüne ve gerçeklerin ortaya çıkması konusundaki doğrucu yaklaşımlarına her zaman saygı duyduğumuz Komisyon Başkanı Mehmet Elkatmış'ın da bu işe 'Evet' demesine hayret ettik. "Demek ki" dedik, "o da gerçeklerin ortaya çıkmasından hoşlanmayanlar cephesine geçmiş."

Netice olarak, gerçeklerden hoşlanmıyoruz ama, bir noktayı da hep unutuyoruz: Biz ya da devletimiz farketmez, hoşlanmasak da gerçekler var olmayı sürdürüyor. Biz gerçeklere gözümüzü kapatıp İsviçre olaylarının en önemli sorumlularından biri olan Fatih Terim'e güven beyan edip sırtını sıvazlıyoruz diye, o gerçekler ortadan kalkmıyor. Aynı şekilde Şemdinli raporundan General Büyükanıt'ın, aslında sorgulanması gereken o beyanının çıkartılmasıyla gerçeklerin ortadan kaldırılamayacağı da muhakkak. İngiliz gözlemcinin dediği gibi: "Türkler gerçeklerin ortaya çıkmasını engelliyor."

Doğru, ama bir şeyi unutuyorlar:

Sonunda o gerçekler yine karşılarına çıkıyor.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi