|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 2 ŞUBAT 2006 PERŞEMBE | ||
|
|
Şu sıralar Türkiye'de sihirli ve biraz da mistik anlamlar içeren yeni kavram dolaşıyor ağızdan ağza: Körfez sermayesi. Sihirli, çünkü ülke ekonomisini ihya edecek etkili bir hap olarak algılanıyor ve bu yüzden de gündemden düşmüyor. Mistik, çünkü körfez sermayesinin ne olduğu, ne anlama geldiği, ülkemize nasıl geleceği, gelirse ekonomiyi nasıl ihya edeceği pek bilinmiyor. Körfez sermayesinin aslında 11 Eylül'ün bir eseri olduğunu herkes biliyor. ABD'nin terörizmi finanse eden kaynaklara karşı, tüm gelişmiş ekonomileri de işin içine sokarak başlattığı sefer, biraz da aracı kurumların yeni çıkan "terörizmin finansmanı ile mücadele" mevzuatının yaptırımlarından çekinmeleri ile hemen tüm Arap yatırımcıları hedef almıştı. Arap yatırımcılar o güne dek problemsiz çalıştıkları banka ve finans çevrelerinden "şüpheli" damgası yiyerek dışlanma tehlikesi ile karşı karşıya kalınca, tabii olarak söz konusu ekonomilerdeki güvenli yatırım araçlarına demir almış olan yatırımlarını hızla çözdü. Tahmin edileceği gibi bu sermaye anavatanına geri döndü. Yükselen petrol fiyatları ile körfez ülkelerinde biriken sermaye muazzam boyutlara ulaşmış durumda. Zaten hemen her şeyi ithal etmelerine rağmen petrol sayesinde cari fazla veren bu ülkelerdeki döviz rezervleri rekor seviyelere ulaştı. Böyle bir kaynağın bu ülkelerde atıl bir şekilde durmayacağı ortadaydı. Nitekim söz konusu ekonomilerde ilk aşamada başta hisse senetleri, bono ve tahviller olmak üzere finansal ürünlere olan talep olağanüstü bir şekilde artmış ve borsalardaki yükselişi zirvelere taşımıştı. Talep öyle arttı ki, gelir senetleri ve varlığa dayalı menkul kıymetler gibi bölge piyasalarına yeni veya az kullanılır ürünler bile düzenli alıcılar bulur oldu. Körfez sermayesi, ikinci aşamada kendi coğrafyasının şeklini değiştirmeye yöneldi. Özellikle inşaat sektörü ve gayrimenkul piyasaları, bölge nüfusunun ihtiyacının çok ötesinde oluşan talep sonucunda büyük bir atılım gerçekleştirdi. Bir taraftan artan kiralar ve gayrimenkul fiyatları bu sektöre yatırım yapanları sevindirirken, diğer taraftan şehirler baştan aşağı yeniden tasarlandı. Son yıllarda Dubai'nin üzerine bir Dubai daha eklendi. Küçücük bir ada ülkesi olan Bahreyn'in kıyı şeridinin şekli, denizin doldurularak yeni yerleşimler için açılması sonucu büyük ölçüde değişti. Bugün dahi bu şehirlerde inşaat faaliyetleri büyük bir iştahla devam etmekte, bunaltan sıcağa rağmen yabancı işçiler gece gündüz çalışmakta, yüksek vinçler şehirlerin siluetinin bir parçasını oluşturmaktadır. Tahmin edileceği gibi, ne bu ülkelerin nüfusu, ne de sınaî ve ticari faaliyetleri borsalardaki ve gayrimenkuldeki bu yükselişi sürdürebilecek düzeyde değil. Nitekim bu ülkelerdeki birçok iktisatçı da gelişmelerin bu boyutuna değinemeden edemiyor ve bölgede oluşan balonun patlama ihtimali üzerinde duruyor. Yatırımcılar da yavaş yavaş kendilerine ülkeleri dışında yeni yatırım imkânları arıyor. Bu arayışın ilk adreslerinden biri başta Malezya olmak üzere Güneydoğu Asya ülkeleri. Ancak Körfez'deki yatırımcılar, Türkiye'yi de yoklamıyor değil. Bunun ilk emarelerini geçtiğimiz yıl içinde birkaç örnekle gördük. Ancak potansiyelin tam anlamıyla harekete geçebilmesi için yapılması gerekenler var. Körfez sermayesi üzerine değerlendirmelerimizi sürdüreceğiz.
|
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |