T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 2 ŞUBAT 2006 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Osman AKKUŞAK

bir haber kanalından...

Bugün haber ağırlıklı bir TV kanalında hizmet veren programcı ve muhabirlerden bahsetmek istiyorum:

  • Belli ki samimi ve işini seven bir gazeteci.."gıllıgûşu" yok.. tanışmıyoruz.. fakat Nuray Mert, onun pek iyi bir insan olduğunu söylüyor.. üstelik konuşmak için davet ettiği bakan, işadamı, yazar, müdür, uzman v.s.'ye akla gelen her suali sormaya yetecek cesaret ve gerçeklik duygusuna sahibolduğu hissediliyor.. bunları kaydettikten sonra, şunu da kaydetmek, onun programlarını seyretmenin bize yüklediği bir vazife olsa gerektir: NTV programcısı Murat Birsel dobra dobra sorayım, dobra dobra konuşayım derken, lâubâliliğe düşmese de, teklifsiz olmanın dozunu biraz kaçırıyor.. dilinden, karşısındaki zatın mevkiiyle bağdaşmayacak cümleler çıkabiliyor.. meselâ, programı bitmek üzereyken Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı'na "Sayın Cumhurbaşkanı bu soruma cevap çok kısa olsun...." diyebiliyor.. vakit yoksa o soruyu ya sorma, yahut da cevabının uzunluğuna kısalığına karışma.. program nasıl biterse bitsin!.. araya reklam girince hemen kesmiyor musunuz?..

  • Bu bapta, aynı kanalın bir başka muhabirinden bahsedeyim: onun da adı Murat.. Murat Akgün.. yüzünün ciddiyeti, sorularının net ve açık oluşu, saygılı tavrı, muhatabının sözünü kesmeden dinleyişi takdir topluyor.. birinci sınıf mevki sahipleri, büyükelçi ve bakanlar zannederim, ona beyanat vermeyi tercih ediyorlar.. burada bir şey yanlış anlaşılmasın.. her gazeteci veya muhabir, kendi tipine, mizacına, kabiliyetine uygun uslûp ve tavır içinde ancak başarıya ulaşabilir.. kimse birbirini taklid etmemeli, kendisi olarak işgörürken bazı küçük fazlalıklardan kaçınmaya bakmalı!...

  • Oğuz Haksever'in idare ettiği açık oturumlar, oldukça tarafsız bir tarzda yönetilse de, konukların ve konuşmacıların seçilişinde bazen bir tarafa ağırlık verildiği seziliyor.. Haksever, konuşmacılara sıra ile söz hakkı veriyor.. ve bu şekilde birkaç tur yapıyor veya yaptırıyor.. bu turlarda benim gördüğüm eksiklik; herhangi birisi tarafından beyan edilen "orijinal veya aykırı" bir fikir hakkında herkesin ne düşündüğünü sıra ile tane tane söyletme usulünü kullanmayışıdır.. herkes sırası geldiği vakit ne söylediyse, dinleyici ancak ona bakarak bir fikir sahibi olabiliyor.. önemli düşünceler hakkında bütün konuşmacıların ne düşündüğü ortaya çıkarılmalıdır.. şunu da söylemek gerekir ki, Oğuz Haksever'in cümleleri, onun edebi bir zevk sahibi olduğunu belli edecek şekilde tertipli ve düzgündür...

  • Açık oturum düzenleyenlerin, önemli kişileri sorguya çekme işiyle uğraşanların, işlek bir dile ve geniş bir vokabülere sahip olması gerekir.. bunun için Refik Halid Karay, Peyami Safa, Mehmet Kaplan, Cemil Meriç, Reşat Nuri Güntekin, Falih Rıfkı Atay, Yakup Kadri, Arif Nihat Asya, Ali Nihat Tarlan gibi dil ustalarının eserlerinden hergün iki üç sayfa yüksek sesle okuma egzersizi yapmak son derece faydalıdır..

  • Sözümü bitirmeden önce Banu Güven'in net ve açık telaffuzunu, anlamı iyi belirten vurgularla haber okuyuşunu takdir ettiğimi söylemeliyim.. ancak, geçenlerde tavuklarını kesip yiyen vali Mustafa Malay'ı adeta bir savcı edasıyla sorguya çektiğini görerek şaşkınlığa uğradığımı belirtmeliyim.. biz, gazeteci olarak bir meselenin her tarafını öğrenmeye yarayacak sorulardan elbette ki kaçınamayız, ama nezakete sığmayacak peşin hükümlü sorular yöneltmeye de hakkımız olmadığını bilmek zorundayız.. gazetecilik yaparken insanları suçlamaktan onları peşin hükümlü sorularla rencide etmekten çekinmemiz gerekir.. Banu Güven, tenkitkâr sorularını bitirdikten sonra bir de vali Malay'a, ne demeye geliyorsa; iyi şanslar diledi.. sürçü lisan mı oldu, yoksa valiye hastalanmaması için kendince şans mı diledi?.. Herkesi sorguya çekerken nerelere kadar uzanmaya hakkımız olduğunu iyi tayin etmeye mecburuz..

  • Yeri gelmişken NTV'den sormak isterim: niye "ne te ve" demeyip de "en ti vi" diyorsunuz; burası İngiltere mi, Amerika mı yoksa Avustralya mı?.. yok biz bir dünya televizyonuyuz, derseniz haberleri de bari İngilizce veriniz!...

    Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi