|
|  |
Özgürlük ve Hakaret
Amentü Esasları ve Peygamberlere İman
İslâm'ın inanç (âmentü) esaslarından birisi, peygamberlere imandır. Allah'ın elçisi olan peygamberler, hiçbir ayırım yapılmaksızın örnek kişiler olarak kabul edilir (Bakara, 2/285). Bütün peygamberlere inanmak, Yüce Allah tarafından bir gereklilik olarak şöyle belirtilmiştir: "Ey mü'minler! Deyin ki: Biz; Allah'a, bize indirilene (Kur'an'a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve İsa'ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere rablerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz." (Bakara, 2/136) İmanın gereği, lâyık olduğu biçimde Allah'a ve peygambere sevgi duymaktır: "De ki: "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticâret ve beğendiğiniz meskenler size Allah'tan, peygamberinden ve onun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah fâsık topluluğu doğru yola erdirmez." (Tevbe, 9/24. Ayrıca bk. Nisa, 4/163-166) Dolayısıyla, müslümanların peygamberlere iman etmeleri, inanç esaslarından biri olduğu gibi, onlara sevgi ve saygı duymaları, adlarını iyilikle anmaları ve onlara Allah'ın örnek kulları olarak bakmaları da bu imanın olmazsa olmaz bir gereğidir.
Din ve İnançlara Saygı
Milletlerarası ve bölgesel insan hakları metinleri, insanların temel özgürlükleri olarak ifade özgürlüğü ve din özgürlüğü konularını kapsayıcı maddeler içerirler. Din özgürlüğü, ifade özgürlüğünün sınırsız kullanımıyla zedelenebilir. Nitekim, Danimarka'da çizilen, özellikle peygamberimize hakaret içeren ve başka batılı bazı gazetelerde alıntı yoluyla tekraren yayınlanan karikatürler, bu sınırsızlığın son örnekleridir. Bu tür davranışlar, "dine karşı küfür" kavramı içinde ele alınır. 1994'te Avusturya'da Tanrı, İsa ve Meryem'i sapık ilişkiler içinde göstererek Katolik Hıristiyanlığın bazı kutsallarına saldırı içeren filmin, hükûmetçe vatandaşların dinî duygularının hakarete uğramaması yönünde haklarını koruma gerekçesiyle yasaklanmasını, AİHM haklı bulmuştur, ifade özgürlüğünün aynı zamanda müminlerin duygularına saygıyı da gerektirdiğini belirtmiştir. İngiltere'de de 1996 yılında Rahibe Azize Terasa ile Hz. İsa'yı uygunsuz şekilde gösteren bir video filmini hükûmetin yasaklamasını, AİHM yine haklı bulmuştur.
Ali Rıza Ergüven'in Yasak Tümceler adlı 1993'te Berfin Yayınevi tarafından yayınlanan kitabı, eski TCK, m. 175'teki "Allah'a veya dinlerden veya bu dinlerin peygamberlerinden veya kutsal kitaplarından veya mezheplerinden birine hakaret" sebebiyle yargılanıp para cezasına çarptırılmış, sonuçta AİHM'e gidilmiş ve "Din ve inanç özgürlüğü sözkonusu olduğunda başkalarına zarar verecek nitelikteki söylemlerden ve saygısızlık oluşturacak davranışlardan kaçınılması gerekmektedir... İlke olarak, büyük hayranlık ve sevgi duyulan dinî değerleri hedef alan aşağılayıcı eleştirilerin yaptırıma tâbi tutulması gerekmektedir." denilerek Yargıtay'ın kararı onaylanmıştır.
Bütün bunlar gösteriyor ki, ifade özgürlüğü, insanların başka bir özgürlüğü olan din özgürlüğü aleyhine kullanılamaz. Öyleyse, peygamberimize hakaret içeren karikatürlere karşı müslümanların tepki göstermesi ve yargı yollarına başvurması en doğal haklarıdır. Danimarka Anayasası'nın 140. maddesi de, farklı dinlerin iman esaslarına hakaret ve sövmeyi yasaklamaktadır. Yalnız tepkiler de, yine dinimizin kuralları çerçevesinde meşru biçimlerde olmalıdır. Karikatürlerin yanlış düşünceleri yansıttığı savunulmalı, yargı yoluna başvurulmalı ve adaletten ayrılmamalıdır: "Bir topluluğa olan öfkeniz, sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Adaletli olun. Bu, Allah'a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır." (Maide, 5/8)
|
 |


|