T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 9 ŞUBAT 2006 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mehmet OCAKTAN

Nasıl yani, başörtüsü sokakta da mı yasak?

Türkiye yıllardır demokrasi ve özgürlükler konusunda standartlarını yükseltmek için ciddi bir demokratikleşme mücadelesi veriyor. Özellikle Avrupa Birliği'ne uyum kapsamında önemli adımlar attı. Halen de bu adımları atmaya devam ediyor. Ancak, Türkiye'nin "demokratikleşme rüyası"nın toplumun önünde yeni imkanlar açtığına inandığımız bir dönemde öylesine gelişmeler oluyor ki, doğrusu insan umutsuzluğa düşüyor.

Mesela, Danıştay dün verdiği bir kararla, "okula geliş gidişlerinde türban takan bir öğretmenin, anaokuluna müdür olmasını sakıncalı" buldu. Şimdi bu kararı nasıl anlamamız gerekiyor. Çünkü, karara muhatap olan öğretmen, okula başını açarak giriyor, derslerini de başı açık olarak veriyor. Yani, mevcut ilkelere harfiyen uyuyor. Sadece, sokağa çıktığında inancının gereği olarak başını örtüyor.

Danıştay kararının anlamı çok açık, "sokakta başörtüsü" takan bir bayan, okulda başını açsa da öğretmenlik yapamaz. Peki, bundan "sokağa müdahale" anlamı mı çıkarmalıyız? Eğer böyleyse bu çok vahim bir durum demektir.

Böyle bir durum karşısında, "demokrasi" ve "özgürlükler" adına gerçekten endişelenmemek mümkün değildir. Çünkü, karardaki "okula geliş ve gidişleri sırasında da olsa söz konusu yasal düzenlemelerde belirtilen temel ilkelere aykırı davrandığı sabit olduğundan" şeklindeki bir ifadeyi, bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının haklarını, özgürlüklerini garanti altına alan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın ruhuyla nasıl bağdaştıracağız doğrusu merak ediyorum.

Yine Danıştay'ın kararında, "Anayasaya göre, çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan düzenin, laiklik ilkesinin göz ardı edildiği bir ortam olmasının mümkün olmayacağı'" vurgulanıyor. İyi güzel de, Anayasa kadınların sokakta başlarını örtmesini yasaklamıyor ki... Peki, sokakta başını örten bir öğretmenin öğretmenlik yapması nasıl "sakıncalı" oluyor? Ayrıca bildiğimiz kadarıyla, Türkiye'de eğitim öğretim sokakta da yapılmıyor. Evet, Türkiye'de okul açığı var, ama bir takım afet dönemleri hariç, Milli Eğitim Bakanlığı'nda dersler bugüne kadar hep okullarda verildi.

Danıştay bu kararı sokakları okul kabul ettiği için vermediğine göre, demek ki aynı zamanda sokakta başörtüsü takılmasını sakıncalı buluyor demektir.

İşte, bu kararın kafaları karıştıran en kritik noktası da burası. Yarın bu karara dayanarak, devletin bazı görevlileri sokaklarda "başörtülü avı"na çıkarsa ne yapacağız? 'Evet yasal dayanağı vardır' diyerek, bireylerin en temel "insani hakları"na müdahale mi edeceğiz?

Peki bu, Anayasa'nın temel ilkelerine de, ruhuna da aykırı olmaz mı?

Bütün bunları, yıllardır 'demokratik Türkiye' hayalleri kuran topluma nasıl izah edeceğiz?

Toplum olarak yıllardır sürdürdüğümüz, 'demokrasi', 'Cumhuriyet' ve 'özgürlükler' mücadelesini, sokaklarımızda yasakların daha da katmerli hale gelmesi için mi verdik?

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi