|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 9 ŞUBAT 2006 PERŞEMBE | ||
|
|
Hiç şüpheniz olmasın, bu pilav çok su kaldırır. Yorumu pat diye en başta yaptık ama usule uyalım ve önce pilav için gerekli malzemeyi verelim:
Bir öğretmen
Pilavın tarifine geçiyoruz: Okulun içine öğretmeni ve öğrencileri doldurun, kısık ateşte yanaklar pembeleşene kadar karıştırın. Öğretmen 'bayan' olacak ve okul içinde kurallar gereği 'başı açık' görev yapacak. Akşam olunca öğretmen hanım okuldan ayrılıp evine giderken başını kapatacak. Bunu tespit ettiğinizde hemen müdahale edin ve işi mahkemeye aksettirin. İdare Mahkemesi öğretmen lehinde karar verecektir. Bu durumda gidilecek merci, Danıştay.
Danıştay 2. Dairesi, kalın kalın kitaplara bakacak ve bir karara varacaktır. Şimdi habere bakıyoruz: "Danıştay, okula geliş gidişlerinde türban takan bir öğretmenin, anaokuluna müdür olmasını sakıncalı buldu." İşte tam burada tencerenin içine bol miktardaki suyu boca edin gitsin.
Öğretmen okul içinde kurallara uyarak başı açık görev yapıyor fakat evine gidip gelirken örtüyor. Yine de uygun bulunmuyor. Tuz ve biberi unuttuk sanmayın. Karar metnine baktıktan sonra onu da ilave edeceğiz. Bakalım: "Davacının yönetici olarak görev yapacağı eğitim öğretim kurumunda öğrenim görenlerin yaşlarının küçüklüğü itibariyle mantıksal değerlendirme ve çıkarım yapma çağından uzak oldukları hususları birlikte değerlendirildiğinde, bulunduğu ortam içerisinde ve eğitim öğretimin bir şekilde yansımasının oluştuğu dışsal çevrede en iyi örnek konumunda olması gereken davacının, okula geliş ve gidişleri sırasında da olsa söz konusu yasal düzenlemelerde belirtilen temel ilkelere aykırı davrandığı sabit olduğundan, ..."
Öğrencilerin yaşları küçük. Mantıksal değerlendirme ve çıkarım yapamazlar. Öğretmenin dışsal çevrede iyi örnek olması gerekir. Bu kararı okurken, niçin Yavuz Bülent Bâkiler'in kulaklarını çınlatma gereğini duyduğumu bilenlere çay ısmarlayacağım. Özellikle "dışsal çevre" sözüne bayıldım. Görse, sevgili Yavuz Bülent Ağabeyimiz de bayılacaktır eminim.
İşin "dilsel yanı" kenarda dursun, "dışsal çevre"den başka bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. O öğrencilerin yarıdan çoğunun annesi de başlarını örtüyor azizim; buna ne buyrulur? Sadece anneleri mi? Geride çocukların teyzesi, anneannesi, babaannesi, halası, yengesi de var. Onlar arasında baş örtme oranı muhtemelen daha yüksek. Yaşları küçük olduğu için mantıksal değerlendirme ve çıkarım yapma çağından uzak olan çocuklar, bu durumu nasıl değerlendirecekler, nasıl çıkarım yapacaklar dersiniz? Sevgili dostlar, siz en iyisi tuzu biberi daha fazla bekletmeyin.
Öğretmenin okul içinde kurallara uyması yetmedi, okul dışında da başını açması gerekiyor demek. Öğretmen bu isteğe de uydu diyelim. Bu sefer, kendi evinde nasıl davranacağına da karışılacak mı, karışılmayacak mı? İnanın emin değilim.
Bıraksanız, kalın kitaplarla boğuşarak toplum hayatını yön vermeye kalkan adamlar, başörtüsü üretimini ve satışını da yasaklamanın bir yolunu bulabilirler. Sadece okulda yasaklanmasıyla yetinilmemesinden bu sonucu çıkarıyorum. Kararda "Her ne kadar okul içinde başı açık hizmet verdiği..." ifadesine yer vermişler. Ellerine sağlık. Fakat bir metinde "Her ne kadar" ile başlayan bir cümle varsa, bilin ki gerisi iyi gelmez.
Üç beş 'dan'galak marka tarafından çizilmiş İslamiyet'e hakaret amacı taşıyan karikatürlerle bütün dünya çalkalanırken, 'köprü'deki gelişmelere bakın. Bakın da nelerle uğraşıyoruz görün. - Bir öğretmen evine gidip gelirken başını örtebilir mi örtemez mi? - Örterse anaokuluna yönetici olabilir mi olamaz mı?
O okul ve o öğretmen değil de başka bir okul ve başka bir öğretmen söz konusu olsa. Varsayalım öğretmen de bayan değil, bay. Kendisinin başı açık fakat eşi kapalı. Ne yapacağız? Hani "dışsal çevre, şu, bu" derken, aynı mantıkla onun da yöneticiliğe (hatta öğretmenliğe) uygun olmayacağına karar vermek gerekir. Yoksa cinsiyete dayalı ayrımcılık yapılmış olur. Yanlış diyenin alnını cetvelle ölçerim. Bu durumda halen görev yapan öğretmenlerin en az yarısına işten el çektirme mecburiyeti doğar. Doğmaz diyenin aklına şaşarım.
Şimdi elinizi vicdanınıza koyup söyleyin. Ben Danıştay'a ne danışabilirim?
|
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |