T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 16 ŞUBAT 2006 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Ali BAYRAMOĞLU

Gökten "Yeşil" düştü...

Toplu mezar meselesinde ipuçlarına ulaşıldığı, Şemdinli'de Susurlukvari örgütlenmelerin ortaya çıktığı, ülkenin yeniden türlü tahriklere açık bir zemin haline geldiği bir dönemde gündeme bir de "Yeşil" düştü...

Haber ajansları Yeşil'in oğlu Murat Yıldırım ve 15 kişinin gözaltına alındığını, babasının ise operasyondan 15 dakika önce Beşiktaş'ta baskın yapılan evden ayrıldığını geçiyorlardı...

Yeşil, Susurluk skandalıyla birlikte ortadan kaybolan, MİT ve Jandarma'nın kullandığı, devlet adına onlarca cinayet işlemiş bir tetikçi ve bir katildir...

Yeşil meselesi önemlidir, çünkü o sıradan bir katil değildir...

O hem ortadan kaybolma biçimiyle, hem ilişkileri, hem eylemleriyle Türkiye'deki resmi düzenin iç yüzünü sergiler...

O bu ülkede sadece Susurluk dönemini, yani dünü değil, Şemdinli hadiseleri dikkate alınırsa bugünü de temsil eder.

Değil mi ki ne o, ne benzerleri, ne de amirleri tutuklanabilmiş ya da cezaya çarptırılabilmiştir... Değil mi ki ne Yeşil'in ilişkileri sorgulanabilmiş ne de eylemleri yargı önüne getirilebilmiştir.

Ne var ki gerçekler çıplaktır...

Türkiye Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Vedat Aydın, Musa Anter'in ve yüzlerce insanın Yeşil ve benzeri insanlar, resmi çeteler ve gruplar tarafından öldürüldüğü bilmektedir.

En azından Kutlu Savaş'ın Başbakanlık Teftiş Kurulu adına hazırladığı Susurluk raporunda bu cinayet ve eylemlerin hepsi tek tek sıralanmıştır...

Dahası, Susurluk skandalı günlerinde Yeşil'e ait telefonun Telekom bilgileri gazetelerde çarşaf çarşaf yer almış, Mahmut Yıldırım'ın bu telefonla onlarca kez jandarma general Veli Küçük'le, Abdullah Çatlı'yla, çeşitli Jandarma Asayiş Komutanlıkları'yla, hatta Çankaya'yla, Özkasnak'ın varlığını reddettiği, teleffuz edeni vatan hainliğiyle itham ettiği JİTEM birimleriyle görüşmeler yaptığı ortaya çıkmıştı...

Peki sonra?
Sonra koca bir hiç...
Kol kırıldı yen içinde kaldı...
Ve o kol kangren oldu...

Bugün hala Yeşil'den ve eylemlerinden söz edilebiliyor olması, izine hiç rastlamaması ya da İstanbul'un ortasında 15 dakikayla elden kaçırılması bu kangren halini resmetmiyor mu?

Mart ayından itibaren Türkiye'de istikrarı bozmaya yönelik eylemlerin olabileceği, kimi karanlık teşkilatların kimi birimlerinden eleman toplamaya başladıkları söylentileri boşuna çıkmıyor, belki de...

Büyük resmi bir kez daha görmek ister misiniz?

O zaman buyrun Kutlu Savaş'ın raporundan şu seçmeleri okumaya:

"İlgi çekici bir husus da kurumların kendi kusurlarını unutup bir diğerini suçlama konusundaki itinalı davranışlarıdır. Askerler tam bir suskunluk ve sessizlik içinde olaylara sadece seyir açısından bakmışlardır. Oysa Jandarmanın söyleyecek çok sözü olması gerekirdi. Özellikle de Yeşil, itirafçılar konusu ile Cem Ersever'in niçin veya nasıl öldürüldüğünü araştırıp Kamuoyuna değilse bile Başbakanlığa duyurabilirlerdi..."

"Hayri Kozakçıoğlu'nun "Ben Olağanüstü Hal Bölge Valisi iken Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ı bölge sınırları dışına çıkarmıştım" dediği olay her ne ise, bizim de Susurluk olayından anladığımız aynı şeydir. Kozakçıoğlu işaret etmektedir ki Yeşil adlı kişi Olağanüstü Hal Valilik çalışmaları için yararlı değil zararlıdır. Ama aynı kişi Jandarma ve MİT için zararlı değil yararlı bir kişidir. Hatta o kadar yararlıdır ki, Kocaeli Emniyet Müdürü, Hadi Özcan isimli çete reisinin teslim olması için Yeşil'in aracılığına başvurmaktadır..."

"Yeşil'in nasıl bir kişilik olduğu; etrafına topladığı itirafçılarla haraç, gasp, haneye tecavüz, ırza tecavüz, soygun, öldürme, işkence, adam kaçırma vb. gibi çeşitli olayların faili olduğu bilinirken kamu otoritelerinin kendisiyle işbirliği yapmaya devam etmesini izah etmek güçleşmektedir..."

"Yeşil'in Özel İstihbarat Dairesi'yle ilişkisi Teşkilata saygı, korku, boyun eğme ölçeğinde değil samimiyet noktasındadır..."

Ne dersiniz?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi