|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 16 ŞUBAT 2006 PERŞEMBE | ||
|
|
Başbakan Tayyip Erdoğan ile İspanya Başbakanı Jose Luiz Rodriguez Zapatero, bildiğiniz gibi bir Danimarka Gazetesi'nde yayınlanan Hazreti Muhammed karikatürleri nedeniye Müslüman-Hristiyan dünyaları arasında çıkan gerginliği yatıştırabilmek amacıyla ortak bir bildiri yayınladılar. International Herald Tribune gazetesinde çıkan bildiride, Hz. Muhammed karikatürlerinin yayınlanmasını kınadılar. Karikatürlerin "etik ve siyasi açıdan" kabul edilmeyeceğini ifade ederek, "nefret sarmalı"nın durdurulması gereğini belirttiler. İki başbakan, "Bu karikatürlerin yayınlanması tamamen yasal olabilir, ancak etik ve siyasi açıdan reddedilmelidir" ifadesini kullandılar ve gerilimin düşürülmesi gereğine işaret ettiler. "Bununla birlikte ifade özgürlüğünün demokratik sistemlerin temel taşlarından biri olduğunu ve hiç bir zaman ondan vazgeçilmeyeceğini" de açıklamalarında belirttiler. Dünyanın hemen her tarafında kol gezen nefret ve hoşgörüsüzlük rüzgarının azaltılması açısından a bu açıklamayı önemli bir çaba olarak değerlendirmek gerekir. Türkiye'de olup bitenler açısından baktığımızda ise, İspanya ile Türkiye'nin uygun bir partner (ortak) olduğunu söyleyebilmek doğrusu çok zor. Bu bildirinin yayınlandığı günlerde Türkiye'de meydana gelen olaylara göz attığınızda bana hak vereceğinizden ve bu sözü edilen 'özgürlüklere saygı' ve 'hoşgörü' anlayışının esamesinin bile okunmadığını göreceğinizden eminim. Son günlerdeki bir yığın olayı bir kenera bırakalım. Devletin isteği üzerine bir insan hakları raporu yazdıkları için haklarında 1,5 ile 5 yıl arası hapis cezası istenen Prof. İbrahim Kabaoğlu ve Prof. Baskın Oran'ın dün başlayan davalarına baktığımızda bu bildiri partnerliğinin (ortaklığı) hakikaten anlamını yitirdiğini görmek mümkün. Bu da tabii insana ancak üzüntü veriyor. Hele, Avrupa'nın en ileri demokrasilerinden biri olan İspanya'nın Başbakanı Zapatero'nun konumu ile başbakan Erdoğan'ı karşılaştırdığımızda bu üzüntümüz daha da artıyor. Her ne kadar Yeni Ceza Yasası'nın 301'inci maddesi nedeniyle açılan dava (Yargı organlarına alenen hakaret) durdurulmuş olsa da, Türkiye bütün dünyanın gözünde, hazırladıkları, 'Azınlık Hakları ve Kültürel Hakları Raporu'nda 'Türklük' yerine 'Türkiyelilik' öngördükleri gerekçesi ile ifade özgürlüğü hakkını dikkate almayarak iki değerli bilim adamını hapse atmayı amaçlayan bir ülke olarak görülüyor. Üstelik bu iki bilim adamı, hükümet tarafından seçilip getirildikleri Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu üyeliği görevleri dolayısıyla hazırlayıp başbakanlığa verdikleri bir rapor nedeniyle yargılanıyorlar. 216'dan (Halkı kin ve düşmanlığa tahrik) açılan davaya ise devam ediyor. Savcı iddanamesinde raporu, 'Sevr Anlaşması'na benzetiyor ve "halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve devletin yargı organlarını alenen aşağılama" ile suçluyor. Prof. Kabaoğlu ise bu kurul ile Türkiye'de ilk kez devlet birimleriyle ilgili uzmanların bir araya gelerek insan hakları, işkence ve kötü muameleyi tartıştıklarını söyleyerek, "Tepkilere rağmen Türkiye'nin insan hakları alanındaki makus talihini bu şekilde değiştirebiliriz düşüncesiyle çalışmalarımıza devam ettik" diyor. Kaboğlu, bu sürecin ardından görevlerinin sona erdiğine ilişkin bir yazı aldıklarını ve savcılığa çağrılarak ifadelerine başvurulduğunu ifade ediyor. Yani, AKP hükümetinin kendilerini böyle bir rapor için görevlendirdiğini, ama milliyetçi çevrelerden gelen eleştriler ve baskılarla raporu yazanları ortada bırakıverdiğini, sonra da haklarında dava açıldığını anlatıyor. Kuşkusuz Erdoğan'ın bildiri partneri Zapatero bu durumları bilmiyor olmali. Yoksa geniş özerkliğe rağmen Katalan ve Bask bölgesine (ülkesine) daha fazla özerklik ve özgürlük tanınması için müzakarelere başlamaya hazırlanan bir başbakan olarak iki ülke arasındaki çelişkilerden rahatsızlık duyacağı muhakkaktı. Bu açıdan yukardaki ortak bildiride yer alan, "İfade özgürlüğünün demokratik sistemlerin temel taşlarından biri" olduğuna ilişkin açıklamanın Erdoğan cephesinde havada kaldığı görülüyor. Kendi içinde ifade özgürlüğünü sağlayamayan bir ülkenin dış dünyada bu ve benzer demokratik değerleri savunması da pek inandırıcı olmuyor. Zapatero ile bildiri partnerliği bu nedenle pek iğreti kaçıyor.
|
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |