|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 16 ŞUBAT 2006 PERŞEMBE | ||
|
|
Bir kalem erbabı, Küçükyalı kıyısındaki eski bir balık lokantasının üst katında, güneşin batışını seyrederken, yıllar önce 57 yaşındayken canına kıyan Dalinda, meşhur şarkısı Portofino'yu söylemekteydi.
Muhtemelen aynı saatlerde, bendeniz de karşıya geçmek isteyen bir arkadaşımı Beşiktaş'ta motora bırakırken o şarkı çıkmıştı radyoda.
Muhtemelen aynı saatlerde Avustralya'daki SBS kanalının bürosunda hareketli ve heyecanlı dakikalar yaşanıyordu. Irak'ta Ebu Garip cezaevinde ABD askerlerinin Iraklılara yaptığı işkencelerin yeni görüntüleri ele geçirilmişti ve yayına verilmesinin hazırlığı yapılmaktaydı. ABD'nin yayını engellemeye çalıştığını belirtip belirtmeyeceklerini tartışıyorlardı belki de editörler aralarında.
Muhtemelen aynı saatlerde CHP milletvekilleri, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkında verilecek gensoru üzerinde çalışıyorlardı.
Muhtemelen aynı saatlerde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) üyeleri, İstanbul'da bir radyoda ve bir balık lokantasında kasetten Portofino'nun çalındığından habersiz bir şekilde, Türkiye'den yapılan başörtüsüyle ilgili başvuruları, Leyla Şahin davasını emsal göstererek reddetmek için toplantı halindeydi. Saat farkını hesap edecek olursak, toplantının sonuna gelmiş olmalıydılar.
Muhtemelen aynı saatlerde gün boyu iş aramak için dolaşmaktan ve kapıların yüzüne kapanmasından yorgun düşmüş bir adam, evine dönmek üzere ağır adımlarla yürürken, güneşin batışındaki renk oyunlarının farkına varmaksızın isteksiz ilerliyor ve gün gün artan ümitsizliğini yüzüne yansıtmadan, evdekilere ne diyeceğini düşünüyordu.
Muhtemelen aynı saatlerde Danıştay üyeleri, okula gelip giderken başını örten öğretmenle ilgili kararın gerekçesini hazırlamak için kafa yormuş olmanın huzuruyla evlerine gitmişlerdi. Muhtemelen aynı saatlerde Müslüman ülkelerin insanları, Peygamber Efendimizi terörist olarak gösteren karikatürlere tepki gösterme hazırlığı içindeydiler. Ertesi gün yapılacak eylemlerin planı yapılmaktaydı.
Muhtemelen aynı saatlerde televizyon kanallarının haber merkezlerinde ana haber bültenlerine son şekli vermek için koşuşturmalar yaşanırken, gazetelerin sayfaları bağlanıyor, 'basıma' veriliyor ve taşra baskıları dönmeye başlıyordu.
Muhtemelen aynı saatlerde pencereden kar yağışını seyreden bir çocuk, annesinin kendisine seslenişini duymuyor yahut duymazdan geliyordu.
Muhtemelen aynı saatlerde bir martı denizin üzerinde uçarken, kanatlarından "Portofino" şarkısının melodilerini çıkarıyordu ve bunu kimse duymuyordu. BAŞKASININ KUTSALI Gözden kaçmaması gereken bir ayrıntı. Ahmet Hakan birkaç gün önce Londra'da Trafalgar Meydanı'nda dolaşırken, karikatür krizi dolayısıyla toplanan her milletten insan arasında bir de Hıristiyan din adamına rastlar. "Siz neden buradasınız" diye sorunca, altı çizilmesi gereken bir cevap gelir: "Başkalarının kutsalını savun ki kendi kutsallarını savunmaya hakkın olsun." HÂKİM BAŞINI ÖRTERSE CHP'li bir kadın milletvekili, Danıştay'ın kararına destek vermek üzere açıklamalar yapıyor. Başörtüsü takmanın yanlışlığını anlatıyor milletvekili. Getirdiği örnekler de çarpıcı. Benim diyor başı örtülü bir kadınla davam olsa ve mahkemeye gitsek... Hâkim de bayan olsa; görev sırasında başı açık fakat mahkemeye gelip giderken başını kapatan bir bayan. Mahkemeye gelirken ben onu görsem, ne düşünürüm? Tarafsız davranabileceğine güven duyar mıyım? Duymam. Çünkü davalı olduğum kadın da başörtülü, davaya bakan kadın hâkim de dışarıda başını örtüyor.
Milletvekilinin örneği üzerinde düşünelim. Aynı milletvekili, aynı kadınla davacı olsun. Hâkim de kadın. Fakat bu örnekte başını örtmeyen biri olduğunu varsayalım hâkimin. Bu defa karşı taraftaki kadın, hâkimin tarafsızlığı konusunda endişeye düşmeli mi, düşmemeli mi? Bunun cevabını milletvekilimiz versin.
Yahut hâkim erkek olursa tarafsızlık konusunda hangi tarafın endişe duyması gerekir? Burada kontrol edilmesi gereken, hâkim beyin eşi mi, annesi mi, ninesi mi?
Hatırlayacaksınız, son genel seçime giderken, CHP başı açık ya da kapalı herkesten oy istediğini üstüne basa basa ilan etmişti. Ve tabii CHP'ye oy veren seçmenlerden bazıları başı örtülü kadınlar. Gelecek seçimde de öyle olacak.
Danıştay'ın kararına destek olmaya çalışırken yanlış örnek veren o milletvekili bayan, kendisine oy veren başı kapalı kadınlar hakkında ne düşünüyor acaba? Alın oylarınızı geri mi diyecek? Bir sonraki seçimde onlardan oy istemeyecek mi? Son soru: Başı örtülü kadınlar bu ülkenin vatandaşı değil mi; onların da herkes gibi sahip olması gereken haklar yok mu?
|
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |