|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 16 ŞUBAT 2006 PERŞEMBE | ||
|
|
Türkiye İstatistik Kurumu'nun, dün gazetelere yansıyan "2004 Yoksulluk Çalışması" kamuoyunda hayli ilgi uyandırdı. Bu ülkede yaşanan ve hemen her ortamda dile getirilen yoksulluğun ve gelir dağılımındaki dengesizliklerin bir şekilde rakamsal veriyle dönüşüp kâğıda dökülmesi, durumu daha anlaşılabilir yapıyor. Aslında bu çalışma, Türkiye'de ilk değil. Daha önceden 1987 ve 1994'te de benzerleri yapılan bu çalışma, 2001 yılında devreye sokulan Sosyal Riskin Azaltılması Projesi kapsamında gerçekleştirilmiş. Dünya Bankası'nın mali ve teknik desteği ile gerçekleştirdiği bu çalışma 2002'den beri yıllık olarak kamuoyuna açıklanıyor. Geçen yıl açıklandığında da, medya raporun üzerine atlamış ve raporun sonuçlarını "Türkiye'nin üçte biri yoksul" manşetiyle vermişti. Geçen sene açıklanan rapora göre ülke nüfusunun % 28'i yoksulluk sınırının altında yaşıyordu. Bununla birlikte bu oran, ülkede 2001 krizinin etkilerinin büyük ölçüde hissedilmeye devam ettiği bir dönemin tabii bir sonucuydu. 2004 yılı verileri, gıda ve gıda dışı harcamaları içeren yoksulluk sınırının altında yaşayanların toplam nüfusa oranını % 25,6 olarak saptamış. Yani bu açıdan bir gelişme söz konusu. Yoksulluk sınırı altında yaşayan insanların mutlak sayısında da bir azalma var. 2003'te 19 bin 500 civarında kaydedilen yoksul kişi sayısı, 2004'te 18 bine gerilemiş. Bu müspet gelişmeleri, yoksullukla mücadelede önemli bir başarı olarak görmek yerine, ekonomik istikrar ve büyüme sürecinin yavaş yavaş genel nüfusa yayılması ve krizin etkilerinin silinmesi olarak görmek gerek. Yani bir yerde Türkiye'nin tabii geçeğine dönüş olarak. Bu tabii gerçek de, açıkçası pek parlak değil. Bunu nereden okuyoruz? 2002'den 2003'e yoksulluk verilerindeki gelişmeler, daha ziyade belli bir eğitim seviyesinin üzerindeki nüfusta hızlı bir yoksullaşmanın emarelerini taşıyordu. Özellikle kentsel nüfus içinde ortaokul, lise ve hatta üniversite mezunları arasında yoksulluk bir anda artmış durumdaydı. Aynı dönemde yoksulluk ağırlıklı olarak tarım kesiminde, kısmen de sanayide çalışanlar arasında hızla yayılırken, hizmet kesiminde faaliyet gösterenlerde bir azalma söz konusuydu. Öte yandan 2004 yılı verilerine bakınca bu sürecin sona erdiği görülüyor. Kentsel nüfus içinde yoksulların oranı 2003'teki % 22,3'lük seviyesinden % 16,6'ya gerilemiş. Buna karşılık kırsalda yoksulluk % 37'den % 40'a ulaşmış. Türkiye genelinde günde 4,3 doların altında kazanan nüfusun oranı % 23,8'den % 21'e gerilemiş, ama günde 2,15 doların altında kazananların oranı % 2,4'tan %2,5'a çıkmış. Benzer şekilde eğitim düzeyi arttıkça yoksulluktaki azalma daha hızlı gerçekleşmiş. Sözgelimi, ilkokul ve dengi mezunları arasında 4 puanlık bir düşüş varken ortaokul ve dengi arasında 5 puanlık bir düşüş gerçekleşmiş, ortaokul mezunları arasında yoksulluk oranı daha düşük olmasına rağmen. 2004 yılında hizmet sektöründe çalışanlar arasında yoksulluk % 17'den % 12'ye, 2003'te yoksulluk oranı % 21'e yükselen sanayi kesiminde ise 2004 yılında yoksulluk % 16'ya gerilemiş. Buna mukabil tarımda yoksulluk % 40'tan % 41'e çıkmış. Bu tabloyu düşük gelir seviyesindeki vatandaşlarımız üzerinde krizin etkilerinin azaldığı şeklinde yorumlamamız gerekiyor. Ancak bu, Türkiye'de yoksulluğun boyutlarını ne yazık ki, azaltmıyor. Yoksullukla mücadelede daha çok yolumuz var.
|
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |