|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 16 ŞUBAT 2006 PERŞEMBE | ||
|
|
Olay: Bir Anaokuluna (Bayrak Anaokulu) müdür olarak atanan Aytaç öğretmen, okula gelip giderken zaman zaman başını örttüğü gerekçesiyle başka bir okula (Mamak Kıbrıs Köyü İlköğretim Okulu) atanmış, bu işlem hakkında dava açan öğretmen idare mahkemesinde haklı görülürken, idare mahkemesinin kararına Danıştay nezdinde temyizde bulunan valilik Danıştayca haklı bulunmuştur. Danıştay'ın karar gerekçesi şöyledir: "Davacının yönetici olarak görev yapacağı eğitim öğretim kurumunda öğrenim görenlerin yaşlarının küçüklüğü itibarıyla mantıksal değerlendirme ve çıkarım yapma çağından uzak oldukları hususları birlikte değerlendirildiğinde, davacının, okula geliş ve gidişleri sırasında da olsa yasal düzenlemelerde belirtilen ilkelere aykırı davrandığı sabit olduğundan, bu göreve başlamadan Bayrak Anaokulu Müdürlüğü görevinden alınarak Mamak Kıbrıs Köyü İlköğretim Okulu'na çocuk gelişimi öğretmeni atamasına ilişkin işlemde hukuka, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırılık bulunmamaktadır." (9 ŞUBAT 2006 tarihli gazeteler). İmdi, burada, akla gelen sorular: 1. memurun -öğretmen olsun, olmasın- memuriyet mahalli dışında hangi kılık kıyafeti tercih edeceğine ilişkin yasal düzenlemeler ve onların ilkeleri nedir, nelerdir? 2. bir okulda öğrencinin kafasını karıştıracak bir husus, başka okul öğrencilerinin kafasını karıştırmaktan geri mi duracak? 3. öğrencinin kafasının karışacağı hususu reel bir durum değildir; tasavvur edilen bir durumdur veya bir vehimdir. Hüküm, tahminler, vehimler üzerine mi kurulur, yoksa gerçekler üzerine mi? 4. öğretmen, görevine başlatılmadan, öğrencinin kafasının karışacağına neye dayanarak hükmedilebilir? 5. başkasının kafası karışacak diye bir kimsenin kazanılmış statüsü ile oynamak tecviz edilebilir mi? Bu sorular ortadayken: "Danıştay'ın gerçekten kararındaki inceliği ya anlamamışlar, ya anlamak işlerine gelmiyor../Olay herhangi bir türbanlı öğretmenin okula gelip gitmesi değil.. /"(Öğretmenin müdür olarak) yöneteceği kurumda, öğrencilerin yaşlarının küçüklüğü itibarı ile mantıksal değerlendirme yapma çağından uzak oldukları dikkate alınarak.." /Türbanlı öğretmen, bir Anaokulu Müdürü.. Minnacık beyin, öğretmenin okul kapısına kadar türbanla gelip gitmesi, okula girince başını açmasını mantıksal olarak değerlendirebilir mi gerçekten?. /Beyni mi yıkanır, kafası mı karışır?../Sizin kocaman kafalarınıza karşı minnacık beyinleri korumak../Hukuk işte tam da bu, benim "Demokrat" meslekdaşlarım.. Tam da bu../Anlamak isteyene.. /Danıştay'a alkış!.. (Hıncal Uluç Sabah, 12 şubat 2006, s.15)." diye alkış talep eden gazeteciye de alkış tutmak gerekir mi? Yoksa böylelerine, bir hükmün hukukça sahih biçimde inşa edilebilmesi için illiyet rabıtasını esas alması gerektiğine ilişkin bilgi edinmesini mi tavsiye etmeli? Bu illiyet rabıtasını kuramayanlar, yakınlarını kaybetmenin acısıyla, trafik kazasına yol açanlara: "İdam cezası!.." diye bağırabiliyor. Kapkaççılık ne kadar menfur bir olay da sayılsa ve bir kapkaççı, fiilinin neticesinde ölüme de sebebiyet verse, kastı cinayet olmadığından mahkeme tarafından serbest bırakılsa, canı yanan mağdurun: "Böyle adalet olmaz!" diye feryat etmesini anlayışla karşılayabiliriz, ama mağdura acıyarak failin hak ettiğinden fazla ceza almasını tecviz edebilir miyiz?
|
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |