|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 16 ŞUBAT 2006 PERŞEMBE | ||
|
|
Deniz Baykal son dönemde muhalefet olsun diye neye elini atsa, eli havada kalıyor. Mal beyanı tartışmalarının yoğunlaştığı dönemde söylemiştik, "bu iş Baykal'ın aleyhine gelişecek, mal varlığı bombası elinde patlayacak" diye. Yeni Şafak'ta ve Sabah gazetesinde çıkan yayınlara bakınca bu dediğimizin doğru çıktığını görüyoruz. Neticede Başbakan Erdoğan'ın mal varlığı medyada defalarca çıkmıştı ve üç aşağı beş yukarı limitleri belliydi. Asıl belli olmayan ve kamuoyunun ilgisinden kaçırılan Baykal'ın mal varlığıydı. Şimdi görüyoruz ki, Baykal nasıl elde ettiğini açıklayamayacak kadar çok mal varlığına sahipmiş. 18 uygulamasıyla kıymeti trilyonları aşan arsalar, lüks daireler, eşinin açıklanmayan mal varlığı... Baykal basının tüm yüklenmesine rağmen çıkıp da bu mal varlığına nasıl sahip olduğunu açıklayamıyor. Demagoji yaparak meseleyi geçiştirmeye çalışıyor. Ak Parti'nin kılıcı sadece içeriyi kesen ve kendi bakanlarıyla ilgili soru önergeleri veren bir kısım milletvekillerinin ise kılı kıpırdamıyor. Çıkıp da "CHP lideri bu kadar malı mülkü nasıl edinmiştir" diye sormak akıllarına gelmiyor. Gazeteler günlerdir yazıyor, Baykal'dan "tık" yok. "İspat etsinler siyaseti bırakırım" diyor. Daha ispat edilecek ne kaldı? Gazetelere yansıyanlar bile yeter, asıl Baykal çıkıp bu mal beyanına nasıl ulaştığını izah ve ispat etmelidir. Ana muhalefet lideri bu kadar iddiayla birlikte siyaset yapamaz. Sosyal demokrat yazarlar hiç kalem oynatmıyorlar. Pekiyi sormaları gerekmez mi, "İç tefrişatını yaptırmak için üç daire ve bir arsa sattığı lüks dairenin değeri nedir?" DSP'nin eski lideri Ecevit'in solculuğuyla Baykal'ın lüks solculuğu yan yana gelebilir mi? Mal varlığı meselesi Baykal'ın boynuna daha çok dolanacak gibi görünüyor. Diğer partiler bu konunun üzerine gitmeseler de Baykal çıkıp iddiaları net bir şekilde cevaplandırmalı, kamuoyunu aydınlatmalıdır. Baykal'ın elinde kalan ikinci konu Mersin'li protestocu çiftçi meselesidir. Başbakan'la çiftçinin diyaloğundan daha çok iş çıkar diye ümit eden muhalefet ikinci gününde meselenin ellerinde kaldığını gördü. Protestocu çiftçi çıktı, "Bugüne kadar çiftçi için sesini çıkarmayan partiler bugün benim üzerinden rant elde etmeye kalkmasın, Başbakan'ın Mersin'e gelirken müjde vereceğini bilseydim bu protestoyu yapmazdım, Başbakan'ı tahrik ettim" dedi. Çiftçiyi siyasal malzeme haline getirmeye çalışan bir kısım partiler ve medya ise bu açıklamadan hiç memnun olmadı. Protestocu Kemal Öncel'in sabah yaptığı basın toplantısı, Baykal'ın öğle grup toplantısında meseleyi kullanmasının önünü kesti. Eğer bir işte samimiyet yoksa, gün geliyor attığınız ok geri dönüp sizi vuruyor. Bu yüzden mal beyanında da, dokunulmazlık meselesinde de, çiftçilerin sorunlarını dile getirmekte de biraz samimi olmak lazım. Sadece muhalefet olsun diye siyasi istismara açılan her konu ters tepiyor. CHP'nin kendi dışındaki gelişmelerden medet ummak yerine, kendisinin bir aktör olarak siyasete yeni öneriler ve projeler sunması gerekiyor. CHP, tepkisel değil proaktif olmalı, Türkiye'nin ufkunu açacak düşünceler üretmeli. Yoksa bu tarz siyaset sadece onları yıpratmakla kalmıyor, Türk siyasetini de yozlaştırıyor.
|
![]()
| |||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |