T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
E K O N O M İ 20 ŞUBAT 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Doğru tanıtım AB'nin Türkiye fobisini kırar

Avrupalıların Türkiye'yi ve Türk insanını tanımadığını söyleyen TÜSİAD Tanıtım Komisyonu Başkanı Ümit Boyner, "Türkiye'yi önce tanıyın, korkmanıza gerek yok" mesajını vermek için çalıştıklarını kaydetti

Fatma
Çiftçi

Başta Financial Times olmak üzere, Avrupa'nın önde gelen basın kuruluşlarındaki köşe yazarları, Türkiye'nin tanıtımı için çalışan iş kadını Ümit Boyner'den övgüyle bahsetti. Yazarlar, Boyner'in Türkiye hakkında Geceyarısı Ekspresi filmi de dahil, birçok klişeyle oluşturulan kötü imajı düzeltmek için çalıştığını anlattı. Herald Tribune gazetesinde, Türkiye'nin yöneticilikteki yeni akıl hocası ve "Geleneksel Türk Kadını" imajına meydan okuyan kişi olarak gösterildi. TÜSİAD Tanıtım Komisyonu Başkanı olarak, patronlardan toplanan 1.5 milyon euroluk bütçeyle tam bir yıldır, bu kampanya aracılığıyla Avrupa kamuoyuna "Türkiye'yi önce tanıyın, korkmanıza gerek yok" mesajını vermek için çalışan Boyner'le "maaşsız işim" dediği Türkiye'nin tanıtımını, maaşlı işi Boyner Holding'i ve ekonomideki son gelişmeleri konuştuk.

GENÇ NÜFUSUMUZDAN KORKUYORLAR

TÜSİAD Tanıtım Komisyonu Başkanı olarak Avrupa kamuoyunun Türkiye'ye karşı tutumunu yakından gördünüz. Sizce Türkiye karşıtlığının gerçek nedeni nedir?

Öncelikle yaşlanan Avrupa, 70 milyonluk insan gücüne sahip bir ülkenin Avrupa'ya giriyor olmasını ciddi bir tehdit olarak algılıyor. Türk düşmanlığının altında, Türkleri sevmemek veya Müslümanlığa karşı olmak değil, bence böyle bir genç nüfusun gelecek olmasının korkusu var. Ben bunu çok iyi anlıyorum. Doğru cevaplar verdiğimiz zaman, farklı düşünebiliyor. Avusturya'nın önde gelen bir işadamı diyor ki "70 milyon rençber nasıl Avrupa Birliği'ne girecek?" Adamın Türkiye bilgisi bu kadar. Ama anlattığınız zaman tarım artık Türkiye'deki Milli Hasıla'nın yüzde 22'si ve burada bir sanayi, hizmet sektörü var, büyüyen bir pazar olduğunu anlattığınız zaman o korku hafifliyor. İdeolojik olarak da Türkiye karşıtlığı var. Ermeni, Kıbrıs konusunda Türkiye'ye karşı çalışan o kadar ciddi lobiler varken, biz senelerce kendimizi tanıtmak için çaba harcamamışız.

Tanıtım Komisyonu olarak bir yılda neler yaptınız ?

Bayağı uzun bir süreyi mesajlarımızın ne olacağını belirlemekle geçirdik. "Bu mesajları kimlerle ve kimlere vermeliyiz?" dedik. Avrupa'nın 25 ülkesindeki Türkiye'ye bakışı, hem kanaat önderleriyle, sokaktaki adamla değerlendirdik. Hem araştırma şirketleriyle, hem de TÜSİAD'ın yabancı üyeleriyle, Türkiye'de oturan yabancılarla çalıştık. Vermek istediğimiz mesajları sokaktaki adama iletmek için, medyaya yönelmemiz gerekliydi. Bir de sınırlı bütçemiz ve birçoğu gönüllülerden oluşan ekibimiz olduğu için birkaç ülkede yoğunlaşmalıydık. Ben de gönüllüyüm. Zaten "Bu benim maaşsız işim" diyorum. İlk etapta Almanya ve Fransa'yı seçtik. Çünkü buralarda Türkiye karşıtlığı çok yoğun. Hem de bu iki ülkenin diğer ülkelerin üzerindeki etkileri var.

YABANCI BASIN OLUMLU HABERLERİ YAPMIYORDU

Avrupa medyasının ilgisini çekmeyi başarabildiniz mi?

Türkiye'ye ilgiyi reklam ve ilanlarla istediğimiz mesajı veremezdik. Mümkün olduğu kadar çok basın mensubunu tek tek Türkiye'ye getirelim istedik. Medyanın üst düzey yöneticilerine ulaşmayı amaçladık. Çünkü, yabancı basının Türkiye'deki temsilcileri "Biz ne kadar Türkiye ile ilgili pozitif haber yapıyoruz, yayınlanmıyor. Ama negatif, burada duymadığımız şeyleri orada okuyoruz" şeklinde şikayetlerini anlattı. Onun için temaslarımızı Avrupa basınının üst düzeyinde girişim yaparak elde etmeye çalıştık. Şu an Eylül 2006'ya kadar her ay iki tane olmak üzere basın ziyareti var. Almanya'dan ve Fransa'dan birer grup getirdik. Yakında gelecek olan France West, İstanbul dışına gitmek istiyor. Biz de bu taleplere göre, Türkiye adına konuşacak en doğru kaynak kimse onlarla biraraya getiriyoruz. Empoze edici bir tavrımız olmadığını görünce, çok rahat ediyorlar. Çıkan yazılar son derece realist.

Türkiye'ye karşı önyargıları var

Bir Avrupa gazetesindeki köşe yazısında "Geleneksel Türk kadını imajına meydan okuyan kişi" olarak tanımlanmışsınız. Bu imaj nedir ve nasıl meydan okuyorsunuz?

Geleneksel Türk kadını imajı nedir bilmiyorum. Bence orada da zaten ciddi bir yanlış algılama var. Genelde iyi İngilizce konuşuyorsanız, iş kadınıysanız, Avrupalı biriyle tanıştığınız zaman "Hakikaten Türk müsünüz? " diyor. Bu soru kanıma dokunuyor ve hep bunu anlatmaya çalışıyorum. Ben son derece normal bir kadınım. Bu göreve seçilmem de benim niteliklerimden dolayı olmadı, TÜSİAD'da yönetim kurulu üyesi olduğum için ve komisyon da yeni oluşturulduğu için ben bu göreve geldim. Demek ki, Türkiye'de benim gibi bir sürü kadın var. Örneğin İngiliz televizyon kanalı BBC Türkiye'de münazara yapmak istiyor. Oradan beni aradılar ve "Türkiye'de hiç kadın bulamıyoruz" dediler. Ben de "Demek ki araştırmıyorsuz" dedim ve bir sürü isim saydım. Güler Sabancı'yı bile bilmiyor. Yani önyargı da var. Ama kızmadan, yavaş yavaş anlatmamız lazım.

Artık herkes bildiği işi yapıyor

Boyner Grubu için 2005 yılı nasıl geçti?

2005'i toplam 600 milyon dolar ciroyla kapattık. 2004'den bu yana şirketlerimizde epey düzelme var. Tabii halka açık şirketlerde, açıklama yapmadığımız için detaya giremiyorum ama, 2005 iyi bir yıldı. Fakat perakendede talep patlaması yaşamıyoruz. Rekabet arttı, fiyatlar düşmeye devam ediyor. Ama masraflar da düşüyor.

Herkes masraflar yükseliyor diye şikayet ediyor. Düşüyor mu?

Masraflar derken, petrol fiyatına bağlı olarak birtakım girdilerde artış var tabii. Ama genel olarak baktığınızda mal ve hizmet alımlarında bir düşüş sözkonusu. Bir de kriz sonrası şirketler olarak ayağımızı yorganımıza göre uzatmayı öğrendik. Daha etkili, verimli çalışıyoruz. Onun da etkisi var. Genel olarak baktığımız zaman biz operasyonel giderlerimizde bu yıl düşüş yaşadık. Bu da aslında bir yönetim becerisi. Belki şirketler daha odaklı çalışıyor. Kriz öncesi, yumurtaları tek sepete koymama, çeşitli alanlarda faaliyet gösterme durumu vardı. Bence artık öyle değil. Şimdi herkes en iyi bildiği işte odaklanmak durumunda. Kaynaklarınızı o şekilde kullandığınız zaman daha verimli çalışabiliyorsunuz. Biz tamamıyle perakende sektöründeyiz. Direkt tüketiciye hizmet ve mal satmaktan öte,- tabii tekstil işimiz de var-, başka bir iş düşünmüyoruz.

İki yıl önce tüketici finansmanında belli bir yere getirdiğiniz Advantage Kart'ı HSBC'ye sattınız. Benzer bir kart çıkarma düşünceniz var mı?

Bizim HSBC ile yaptığımız anlaşmada zaten beş yıl bu tip bir iş yapmamak koşulu vardı. Daha önce, işi büyetebilmek için banka alma niyetimiz olmuştu, ama kriz sırasında böyle bir imkan bulamadığımız için Advantage'ı sattık. İlerde ne olacağı belli olmaz. O kadar çok kopya edildi ki, artık gerek var mı bilmiyorum.

Hükümet politikaları popülist değil realist

Ekonomik krizlerin üst üste geldiği, enflasyonun üç haneleri bile gördüğü yıllar sonrasında, ekonomide bugün gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Son krizde öyle bir hale geldik ki, ancak yaralarımızı sarıyoruz. Artık çok daha iyimseriz. Cari açıkla ilgili olarak herkes bağırıp çağırıyor. Hiç kötümser değilim. Cari açığa biraz ilaç olması için Türkiye'nin özellikle Sosyal Güvenlik reformunu biran önce hayata geçirmesi lazım. Bunlar kolay değil. Hükümetin bu zamana kadar popülist davranmadığını da düşünüyorum. Gerçekçi politika izliyor. Açıkçası kurla ilgili çok büyük endişelerim yok. Çünkü doğru finansman bulabiliyoruz. Türkiye'nin en büyük ihtiyacı olan şey, siyasi istikrar. Bu konuda da normal seçim zamanına kadar hükümetin duyarlı olarak devam edeceğini ümit ediyorum. İstihdam ve kayıtsız ekonomi sorunumuz var. Ama mutlaka vergilendirmeyle ilgili bir reforma ihtiyaç var. Hükümetten de bunu bekliyoruz. Normal seçim zamanına kadar bayağı işleri var.

Ümit Boyner kimdir?

ABD Rochester Üniversitesi mezunu olan Ümit Boyner, 20 yıl finansman yöneticisi olarak çalıştı. Bünyesinde Altınyıldız, Beymen, Boyner mağazacılık, Benetton, Divaresse, T-Box markalarının bulunduğu Boyner Holding'in Yönetim Kurulu Üyeliğini sürdüren Boyner, Türkiye'nin en büyük banka-dışı kredi kartı firması Advantage'ı geliştirip, büyüttü ve 2002'de 75 milyon dolara HSBC'ye sattı. TÜSİAD ve KADİGER'de de yönetim kurulu üyesi olan Ümit Boyner, iki çocuk annesi.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


 ANKET

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi